Bir gün onun sesini tekrar duyarsam… Ne yaparım o zaman? Adını defalarca söyledim, sesini hafızamda defalarca oynattım, defalarca canlandırdım burnumda kokusunu… Sonra bir kayıt vardı bir yerlerde, onu çaldım sesini unutmadığımdan emin olmak için. Yüzüne baktım, yani resmine… Biraz içim sızlasa da eskisi kadar yanmadı ruhum, kavrulmadı.
Ama…
Ya bir daha karşılaşırsam?
Geçen zaman onu ya unutturmamışsa da; hayatta kalma içgüdüm, her gün ruhumun parçalanmamasını sağlayan emniyet kilidi kendisini kilitlemişse benden habersiz ve onu gördüğümde kilidin şifresi çözülürse de…
Ya oğlu ya! De oğlu de!
Ah olu Ah! Vah oğlu vah!
Yeter ulan!
Nereden çıktı da ben bu kadını yine andım, onu merak ettiniz değil mi?
Ne oldu da ruhumdaki sulh bozuldu da yine toplar patladı yüreğimde?
Otobüste bir kadınla kavga ettim de; onun her zaman dediği şeyi söyledi bana. Biraz da benziyordu ona.
Ne mi söyledi?
Ne yapacaksınız, boş verin. Onu da zamanında ben boş vermiştim. Bak, otobüsteki saçma sapan bir kadın bile söylüyor. Belki de doğruydu. Belki de o zaman onu boş vermeseydim…
Ama geçti…
Ne olduysa oldu; ama geçti işte. Otobüsteki kadını da …… et gitsin.