04.01.2025

“Ablam sigara iççen mi?” Sigara içmem, sevmem de. Adamın elindeki de eskinin uzun Samsun’u ayarında olan Samsun 216. Hem kokusu ağır hem de ciğerlere olan yükü. Taksideyim. Apar topar bindiğimden şoförün yanına oturuverdim. Evet, sigara içmiyorum ama… Kendimi şoförün dost elindeki paketten bir tane çekerken buluveriyorum. Usta bir yankesici gibi, neredeyse pakete ve diğer sigaralara hiç sürtmeden çekiyorum hem de. Dolu bir paket bu, içinden sadece bir tane alınmış. O da şoförün ağzında. Benimkini sayarsan iki. Neden alıyorum o sigarayı? Şoför yanan çakmağı sigaranın diğer ucuna uzatıyor. Bir hamlede uzun bir nefes çekiyorum, öksürmüyorum. O sigarayı neden aldım? Sigarayı çektiğimde …

Okumaya Devam Et

24.11.2023

“Ne istediğini, istediğin şeye ne kadar ihtiyaç duyduğunu hiçbir koşulda belli etmeyeceksin!” Nefret ediyordum! Bu kuraldan nefret ediyordum! Her şeye rağmen yaşamak için uygulamam gerekiyordu onu. Blöf yapamıyordum. Böyle olunca da açlıktan nefesimin kokmadığı bir tek gün olmuyordu. İstediğim hiçbir şeye ulaşamıyordum! Bana göre değildi çok istediğim bir şeyi istemiyormuşum gibi yapmak. İhtiyacım olan bir şeye yokmuş gibi yapacak kadar rol yapma kabiliyetim de yoktu. Yani ne yaparsam yapayım bu kuralı uygulamak konusunda umutsuz vaka olacaktım ömrüm boyunca. O gün, sokakta amaçsız bir şekilde sürtüyorken karşılaştım onunla. Bir baykuştu… Her şeye rağmen, yani baykuş gibi görünse de; görünüşünde, tepeden tırnağa …

Okumaya Devam Et

21.11.2023

“Buna hazır olduğunu düşünüyor musun? Nasıl hazır olabilirsin anlamıyorum. Böyle bir şeyi kabul edecek kadar aptal olabilir misin gerçekten!” “Aptal değilim ben.” “Doğru ya, sen idealistsin! Asıl aptal olan benim değil mi? Seni ve ideallerini anlamıyorum. Artık geberip hazmedildiğinde o cahilin bokları arasından bulurum parçalarını! O köylünün bokunu gömerim mezara! Ziyaret ettiğimde de cesedin yerine bir avuç boku ziyaret eder, ona okurum dualarımı!” “Sen ne diyorsun be! Alay mı ediyorsun benimle?” “Evet… Seninle, saçma sapan ideallerinle… Kargaları bırak, solucanlar bile güler be size! Solucanlar bile…” “Keşke seninle evlenmeseydim.” “Keşke!” “Bir de semirttin kendini, seni afiyetle yesin diye. Ya, ben seni …

Okumaya Devam Et

19.11.2023

Bir bilgisayar oyununda tanrı olabilmek onun için hak edilmiş bir zaferdi. İcat edilmiş tanrıların kaçı gerçekten yaratabiliyordu? Yunan mitolojisinde yaşayan tanrılar dünyayı yaratan titanların oğullarıydı söz gelimi. O da yazılımcıların yarattığı bu dünyanın tanrısıydı sadece. Evreni tasarlamak için izni ve kaprislerini uygulayacak gücü vardı. Tek farkla, o tanrıların yaptığı gibi, titan babalarını öldürmek yerine yetkilerini, parayla ve bilgiyle satın almıştı. Bir evreni vardı şimdi, istediğince yönetebileceği. *** “Hadi baba, sinemaya gidelim.” “Bu adam kötü mü baba? Hangisi iyi?” “Şu. Adamları biçen iyi. Beyaz zırh giyiyor ya.” “Ama o adam öldürüyor, şu da ölmek üzere, yazık!” “O kötü, bak miğferi bile …

Okumaya Devam Et

17.11.2023

Zihnimdeki ilk bilinç kıvılcımı acıyla çaktı. Keşke öylece sönüverseydi. Ama acı ateşi harlatmıştı. Tıpkı yanmaya devam eden bir maytap gibi kıvılcımlar ardı arkasına çakmaya devam etti. Ses güzel değildi, bir maytabın yanması gibi heyecan vermiyordu. Bilakis, korkutuyordu beni. Daha fazla acı çekeceğim anlamına geliyordu çakan her kıvılcım. Bir maytap yanarak biterdi, şanslıydı. Oysa benim bilincimde çakan her kıvılcım onu canlandırıyor, daha fazla acı vadetmekten başka hiçbir anlama gelmiyordu. Çekmeden ölüp kurtulduğumu zannettiğim tüm acıları faiziyle çekiyordum şimdi. Çakan her kıvılcımla hatırlıyordum her şeyi. Isırılarak kopartılmış parmaklarımın acısı, binlerce ayağın altında ezilmiş yüzümün kırıntılaşmış kemiklerinin etimi parçalayıp birbirinden ayrılmayan bir tür …

Okumaya Devam Et

14.11.2023

Kim derdi ki yaptığımız bu hareketin hayatımızı kurtaracağını? Hem de sadece bizim değil, dünyamızdaki tüm insanların kurtulacağını? Beni gün henüz ışımaya başlamışken dürterek uyandırmış, yüzüme bakmıştı. Bu gözleri, bu minnettar ifadeyi hatırlıyordum. O, kurtardığım ilk mahkûmdu. Taksi şoförü bir kadın. Müşterisini öldürdüğü söyleniyordu. Deliller ikinci dereceydi ama yargıç, idam cezası vermişti ona. Yargıcın kadınlardan nefret eden bir adam olması tesadüf müydü? Bir de kadın bir taksi şoförünün varlığını mahkemede ayan beyan sorgulaması. *** Hiçbir şeyi tam olarak bilemediğimizi söylerken ne kadar da mütevazı görünürüz değil mi? Oysa bunu söyledikten belki on beş dakika sonra, yargıç kürsüsünde mesela birisinin kalemini kı- …

Okumaya Devam Et

12.11.2023

Onlar… Yıldızlara ve aya bakıp dönerek etraflarında ve çevresinde dönerek birbirlerinin, Uluyup ya da haykırıp yıldızlara ve aya ve dönerek onlar gibi boyuna, Nar rengi kanın akmadığı bir oyun oynuyorlardı. *** Cırcır böceklerinin öttüğü bir yaz gecesiydi. Deringece dört ayağı ve gövdesiyle koşuyor, koşuyordu. Peşinde koştuğu bir canlı vardı ama onu yemek niyetiyle koşmuyordu. Tek istediği önüne çıkmaktı. Ondan sonrasına onu yakaladıktan sonra karar verebilirdi… Belki de üzerine çıkar ve biraz tepinirdi. Ya da pençelerinden biriyle tembel tembel tutar ve utkuyla uluyup onu kızdırırdı. Önemli olan o değildi şimdilik. Tek düşündüğü onu tutmaktı. Ve uzun bir sıçrayış… Ve evet! Yakalamıştı …

Okumaya Devam Et

11.11.2023

Adalet için bir tek insanı beklemektense, adaletin tecelli etmesi için tasarlanmış yüz binlerce robottan birini çağırmak… Ne kadar da yol kat etti insan denen yaratık. Oysa zorbalık, gölgesi gibi geldi peşinden. İnsan ne kadar yol gittiyse o da gölge gibi takip etti. Ne olursa olsun, artık yargılamak çok daha kolaylaştı. Herkes eşit şartlarda yargılanıyor. Adaletin gözü gerçekten kör. Yani zengine fakire; yakışıklıya çirkine bakacak gözden yoksun. Duyguları da yok; çünkü karar verip adaleti sağlayanlar robot. Ne olursa olsun, insan faktörü her zaman bir şekilde adaleti aşmayı bildi. Yine de; sistemimiz son derece iyi. Düşünün, bunu sistemin çarklarında ezilmiş birisi olarak …

Okumaya Devam Et

13.04.2023

Hücremde ayaklarımı uzattım. Daracık, pis ve karanlıktı ama en azından ayaklarımı uzatmak istersem yerim vardı. Pisliğimi boşaltabileceğim dipsiz gibi görünen bir delik olduğu için her fırsatta şükrediyordum. O iğrenç olmakla birlikte hayat kurtarıcı olan delik arkamda kalmıştı. Kokusuna alışmıştım. Ama yemeklere bir türlü alışamıyordum. Gardiyanların öldürdüğü böcek ve farelerle besleniyordum. Her defasında bana pis pis gülerek ortalarda öldürülecek böcek ve sıçan olması için dua etmemi söylüyorlardı. İyi ki zehirlemiyorlardı onları. Haşere öldürmek can sıkıntılarını geçiştirmek için tek spordu ne de olsa. Tek mahkûmları bendim. Bana istediklerini yapabiliyorlardı. Tecavüz edemeyecekleri kadar kirli değildim. Her tecavüz öncesi ve sonrası hortumla yıkıyorlardı. Kurtulmak …

Okumaya Devam Et

27.02.2023

Evim küçücüktü. Bir oda bir salon. Mutfağı biraz büyüktü sadece. Evin iki lüksünden biriydi. Küçük de bir balkonu vardı yatak odamda, bu da ikinci lüksüydü. Sadece ben yaşıyordum. Binbir zahmetle alabilmiştim. Bir zamanlar iyi kazanıyordum. Şimdi o kadar hırs yapmama gerek yok, nasıl olsa bir evim var. Hem pek hırslı biri sayılmam. Sadece yalnız bırakılma arzumdu beni kamçılayan. Ve yalnızdım… O gün de tek başıma uyumaktaydım. Gecenin yarısıydı. Bir ses duyup uyanıverdim. Aniden… Koca bir karaltı balkonuma tırmanıyordu. Ve evime girecekti. Evime hırsız giriyordu ve ben ne yapacağımı bilmiyordum. Tam balkondan eve atlarken yetişip ayağından çekip yere düşürdüm. Kafası balkonun …

Okumaya Devam Et