31.03.2024

Hafifçe kıpırdandım. Şıngırdadım. Hakkını vermek gerekir, zincir şıngırtısı kulağa epey güzel gelir. Tam otuz beş yıldır devamlı, her kıpırdanışımda işitsem bile. Doğduktan sadece bir gün sonra belirmiş bu zincirler vücudumda. Kulaklarımda bile var. Saç tellerimde bile… Tam boğazımda, ses tellerimin olduğu yerde ucu var, bir yerden sonra görünmezleşen… Ya da kaybolup giden… Ne olduğunu bilmiyorum. Kimse bilmiyor. Ben büyüdükçe ya da ne bileyim, kilo falan aldıkça bana uyum sağlıyor bu zincirler. Ve her hareketimde şıngırdıyorlar… İnsanlar benim tuhaf, çok tuhaf biri olduğumu, bu zincirlerin kendi belirlediğim bir tür aksesuar olduklarını zannediyorlar. Anlattığımda inanmıyorlar. Nasıl inansınlar? Yakınımda olup her şeye tanık …

Okumaya Devam Et

18.03.2024

“Birinci Bölüm”> “İkinci Bölüm”> “Üçüncü Bölüm”> “Dördüncü Bölüm”> Ne yalan söyleyeyim, irkilmiştim. Ani bir hareket yapmasını hiç beklemiyordum. Gerçi konuşmuştu, beklemediğim daha ne yapabilirdi ki? “Gitmek mi istiyorsun?” “O kadar iyileşmedim daha. Sadece… biraz hava almak istedim.” “Haklısın. Bunu düşünmediğim için lütfen kusura bakma.” “Sorun değil, ne de olsa anlaşabiliyoruz öyle değil mi?” “İyileştikten sonra gitmeyi mi düşünüyorsun?” “Neden sordun?” Gerçekten niye sormuştum ki? Kalmasını mı isteyecektim? Belki de bağlanmak istemiyordum. Konuşabilen bir hayvan, kim kendisini bağlanmaktan alıkoyabilirdi? “Bilmem, belki kalsan ikimiz için de iyi olur. Gerçi kendi isteğinle ailenden, süründen ayrılmıştın biliyorum. Benimle birlikte yaşamak isteyeceğini düşünmek hiç mantıklı …

Okumaya Devam Et

17.03.2024

“Birinci Bölüm”> “İkinci Bölüm”> “Üçüncü Bölüm”> Tam fırını çalıştırdığımız anda Ağabeyim gelmişti. Babamla bir set basketbol oynamaya çıktılar hemen. Fırına ben göz kulak olacak, bir yandan da ödevlerimi aradan çıkartacaktım. Yemek çıktıktan sonra ağabeyimle ben oynadık biraz. Ağabeyim epey iyidir basketbolda. Ben de topun ağırlığını sevdiğim için oynarım. Hatta bazen düşüncelerimden kaçamadığım zamanlar basketbol topunu elime alır ve bahçenin küçük patikasında sektirir ve taşa vuran o aşina sesle düşüncelerimi derleyip toparlarım. Ama baskette çok çok kötüyümdür. Topu potadan ancak ve ancak çok çok mutluysam, her şi başarabileceğimi düşünerek havalarda uçacak kadar mutluysam geçirebilirim. Yine de ağabeyimle oynamaktan çok hoşlanıyorum. Kazanmayı …

Okumaya Devam Et

16.03.2024

“Birinci Bölüm”> “İkinci Bölüm”> Ağzımı açtım. “Rica ederim,” diyecektim ama vazgeçtim. Onun yerine: “Bunu sana kim yaptı?” diye sordum. “On altı-on yedi yaşlarında bir erkekti. Beni yakaladı ve bağladı.” “Nasıl yakalayabildi?” “Bilmiyorum, yakalandığım zamanı hatırlamıyorum. Görebildiğim kadarıyla cebinde bir tür silah vardı.” Konuşmasında bir kuzguna ait izler olsa da söyledikleri anlaşılırdı. Nasıl konuşabiliyordu böyle? “Konuşmayı nasıl öğrendin?” “Dinleyerek.” “İnsanlarla konuştuğunda nasıl tepki veriyorlar?” “Senden önce kimseyle konuşmadım çünkü dinlemeyeceklerini biliyordum.” “Ne zamandır konuşuyorsun?” “Bilmem, zamanı ölçemem ama çok yaşlı olmadığımı biliyorum. Annemle babamı, kardeşlerimi hatırlıyorum. Hiçbiriyle görüşmesek de.” “Neden görüşmüyorsunuz?” “İstesem görüşmeye devam edebilirdim ama ben sürümden ayrılmayı tercih ettim.” …

Okumaya Devam Et

14.03.2024

“Birinci Bölüm”> Yine de bu riske girecektim. Tabii önce onu sakinleştirmem gerekiyordu. İşimizi boşu boşuna zorlaştırmaya gerek yoktu. Kargalar zeki kuşlardı. Umarım ona yardım etmek istediğimi anlardı. Ama onu buraya bağlayan da insandan başkası olamazdı. İkimizi nasıl birbirinden ayıracaktı? Belki yumuşak sesim onu sakinleştirir, ona yardım ettiğimi anlamasını sağlayabilirdi. Biraz uzağından durarak onunla konuşmaya, canının çok acıdığını bildiğimi söylemeye başladım. Size bahsettiğim gibi onu oraya bağlayan insanla aramızda fark olduğunu söyledim. Makası görmesini sağlayıp yapmak istediğim şeyi ona anlattım. Annem de böyle yapıyordu. Ona; “Hayvan seni anlamayacağı hâlde neden o kadar açıklama yapıyorsun?” dediklerinde: “Biz onu anlamadığımız için onun da …

Okumaya Devam Et

13.03.2024

Birinci Bölüm: Okula gitmeden bir saat önce uyanırım. Odamda sessizce çalışmak için en güzel zamanlar. Bu saatlerde kodlama işlerini yapıyorum. Nasıl olsa klavyemin tıkırtısı kimseyi rahatsız etmiyor. Bir saat sonra okula gideceğim ve bir sürü dersten sonra tekrar evime dönene kadar robotumdan uzaklaşmak zorunda kalacağım. “Robotum,” diyorum çünkü onu kendim yapıyorum. Neredeyse bir buçuk yıldır onunla uğraşıyorum. Tamam, derslerim de çok iyi ama okul ortamını sevmiyorum. Bir türlü sevemedim işte. Bir sürü kalemin ve silginin birleştikçe yoğunlaşan kokusu, tebeşir sesi, sınıftaki çocukların isteksizlikleri ve kendilerini mecbur hissetmelerinin o gerginliği. Zaten işte o mecburiyet yüzünden teneffüslerde bu kadar gürültülü oluyor her …

Okumaya Devam Et

07.03.2024

“Birinci bölüm”> “ikinci Bölüm”> “Üçüncü Bölüm”> “Dördüncü Bölüm”> “Beşinci Bölüm”> … Ne oluyor bana! Bir an kendimi küçük bir kuş gibi hissediyorum. Buradaki, geçmişimdeki tüm adamlara bakıyorum sanki. Kuş bakışı… Ne oluyor bana böyle? İçtiğim şampanyalar bunu yapmış olamaz. Sanki ne yapacağını gerçekten bilmeyen, tuhaf bir tanrının ellerinden çıkmışım. Sanki bir şey olacakmışım da olamamışım. Benden, olduğum bu insandan, etkilemeye çalışacağım bu insanlardan, tüm bu dünyadan vazgeçilmiş sanki. Madem öyle olmuş, ben de öyle yapıyor, tüm bu insanları etkilemekten, en azından şimdilik, vazgeçiyor, her şeyi yarıda bırakıp gidiyorum.

Okumaya Devam Et

23.02.2024

“Bazen kimsesiz olmak kendini daha çabuk bulmaktır değil mi?” “Ne diyorsun sen be?” “Yok bir şey.” Bunu söyleyen duvarda yanı başımda oturmuş, süslü bir kadındı. Yani kadın öyle süslenip püslenmemişti de elbisesi güzeldi işte. Parfümü de on numaraydı. Boyanmıştı da ama çok değil. Biraz ruj sürmüştü. Ha tırnakları da parlak ve pembeydi. Parfümü benim kokum yanında fazla güzel, saçları yağlı saçlarımın yanında fazla temiz ve parlaktı. Hiçbir sığınma evinde yer bulamayan, kafamı kullanmaya çalışsam da bazen böyle, olduğum gibi, evsiz bir kadın gibi görünmek durumunda kalan bir kadına mı söylüyordu bunu? Kaç defa bedava sikildiğimi bilmiyordum. Hatırlamak istemiyordum yani, kim …

Okumaya Devam Et

22.02.2024

Aradan ne kadar zaman geçmişti hatırlayamıyorum. Zamanla aram hiçbir zaman iyi olmamıştır. İnsanlar tarafından icat edilmiş bir şeyi neden umursayayım ki? Mecbur olmak başka tabii. Bir doktor randevusunu umursamama lüksüne sahip değilim. Yakın zamanları önemseme mecburiyetimin farkında olsam da hatırlalar tamamen benim kontrolümde. Kapımı çaldığı zaman pek umurumda olmasa da kapıyı açtığımda yüzünün hâlini iyi hatırlıyorum. Giydiği kıyafetleri… Hem de ayakkabılarına kadar… Yüzünü ifadesiz kılmaya çalışmasına rağmen utanç dudaklarının kenarından ve gözlerinden damlıyordu. Temiz, gri bir pantolon giyiyordu. Ceplerinde altıgen bir çerçeve içinde bir ağaç işlenmişti. Kazağı da griydi. Üzerinde çam ağaçları vardı. Galiba beş tane. Hepsi de aynıydı, kalıp …

Okumaya Devam Et

21.02.2024

Kapalı yer korkusu o kadar da rastlanmadık bir şey olmasa gerek. Her insan, belki de her bilinçli yaratık en az bir kez yaşamış olabilir, buna hiç şaşırmam. Ben en az yüzlerce defa yaşamışımdır. Hem de bu deneyimlerimden çoğu etrafı duvarlarla çevrelenmiş bir yerde yaşanmadı. Uçsuz bucaksız, sadece yerçekimiyle ve insanların belirlediği sınırlarla boğulmuş bir arazide de yaşandı mesela. Aslında yerçekimine haksızlık etmek nankörlük olur çünkü o bu arazinin varlığı için olmazsa olmaz bir unsurdu. O arazide bu deneyimi yaşamama sebep olan şey, tam olarak kapalı yerler ya da belirlenmiş sınırlar değildi. Ne de yerçekimiydi tabii. Yalnızca bir insanın varlığıydı. Sıkıcı, …

Okumaya Devam Et