Bir tezgahta oturmaktaydı. Önünde bir sürü küçük kağıt dolu bir kutu duruyordu. Bir sürü insan… Bir sürü ağızdan çıkan bir sürü ses dalgası… Gümbür gümbür… En önemlisi bir sürü hareket… Sanki üstüne üstüne geliyordu herkes. Bereket, çakırkeyifti. Arkasında duran sağ olsun. Eğer öyle olmasaydı korkudan, kalp krizinden giderdi. Tam göremediği insanlar gelir, beklerlerdi bir kâğıt çekmesini. Çoğu da kafasının iyi olduğunu bilmezdi. Onlar için o sevimli ve yumuşak bir şeydi o kadar. Arada sırtını şöyle bir sıvazlar, başını okşarlardı ama. Neye göre kâğıt çekerdi peki? Bilmezdi bunu doğrusu. İnsanları, ihtiyaçlarına ve kafasının ne kadar, hangi safhada iyi olduğuna bağlı olarak …