“Birinci Bölüm”> “İkinci Bölüm”> “Üçüncü Bölüm”> Tam fırını çalıştırdığımız anda Ağabeyim gelmişti. Babamla bir set basketbol oynamaya çıktılar hemen. Fırına ben göz kulak olacak, bir yandan da ödevlerimi aradan çıkartacaktım. Yemek çıktıktan sonra ağabeyimle ben oynadık biraz. Ağabeyim epey iyidir basketbolda. Ben de topun ağırlığını sevdiğim için oynarım. Hatta bazen düşüncelerimden kaçamadığım zamanlar basketbol topunu elime alır ve bahçenin küçük patikasında sektirir ve taşa vuran o aşina sesle düşüncelerimi derleyip toparlarım. Ama baskette çok çok kötüyümdür. Topu potadan ancak ve ancak çok çok mutluysam, her şi başarabileceğimi düşünerek havalarda uçacak kadar mutluysam geçirebilirim. Yine de ağabeyimle oynamaktan çok hoşlanıyorum. Kazanmayı …
Etiket: #baba
16.03.2024
“Birinci Bölüm”> “İkinci Bölüm”> Ağzımı açtım. “Rica ederim,” diyecektim ama vazgeçtim. Onun yerine: “Bunu sana kim yaptı?” diye sordum. “On altı-on yedi yaşlarında bir erkekti. Beni yakaladı ve bağladı.” “Nasıl yakalayabildi?” “Bilmiyorum, yakalandığım zamanı hatırlamıyorum. Görebildiğim kadarıyla cebinde bir tür silah vardı.” Konuşmasında bir kuzguna ait izler olsa da söyledikleri anlaşılırdı. Nasıl konuşabiliyordu böyle? “Konuşmayı nasıl öğrendin?” “Dinleyerek.” “İnsanlarla konuştuğunda nasıl tepki veriyorlar?” “Senden önce kimseyle konuşmadım çünkü dinlemeyeceklerini biliyordum.” “Ne zamandır konuşuyorsun?” “Bilmem, zamanı ölçemem ama çok yaşlı olmadığımı biliyorum. Annemle babamı, kardeşlerimi hatırlıyorum. Hiçbiriyle görüşmesek de.” “Neden görüşmüyorsunuz?” “İstesem görüşmeye devam edebilirdim ama ben sürümden ayrılmayı tercih ettim.” …
15.11.2023
Eski tarz bir mimardım ben. Hem mimar, hem müteahhit, hem de bir inşaat işçisi. Bundan zerre kadar utandığım ya da böyle olabildiğim için kibirlendiğim yoktu. Aslında bir zamanlar kibirlendiğim doğruydu; ama işimi yapmanın zevki diğer tüm duygularımı önemsizleştirmişti. Baba mesleğim müteahhitlikti. Babam yaşamı boyunca çok fazla risk almış, neredeyse hep kazanmıştı. Kaybetse bile çok az şey kaybettiğinden, bir servetin müstakbel sahibi olarak doğmuştum. İnşaatlarda büyüdüğümden mimar olma fikri neredeyse doğuştandı. En çok eski mimarlara özenirdim; çünkü onların gerçekten işin başında olmaları işlerini daha iyi yapmalarını sağlıyordu. Ürünlerinden anlayabilirdiniz bu gerçeği. Kendi kendime söz vermiştim. Ben de böyle bir mimar olacaktım. …
13.07.2023
Kendilerini suçlayan insanlardan uzak durmamızı söylerdi annem. Ben ve erkek kardeşime. Yani onu dinleyen tek insanlara. Keşke bir sürü insan dinleseydi onu. Değme politikacıdan ya da ne bileyim, psikologdan falan iyi konuşurdu. Kendi hâline bir insan olmasıydı tek kusuru. Bu kusur değildi ama insanların dinlemesine engel olan bir özellik olduğundan benim için kusurdu. Onu babam bile dinlememişti ki. Eğer dinleseydi şimdi dört kişi oturuyor olurduk koskoca evde. Ama o dinlememişti annemi. Nasıl kendisini alıkoyardı onun harikulade sesini dinlemek için anlamıyorum. Nasıl da bir an olsun durmamıştı onu dinlemek için? Oysa pek konuşmazdı annem. Çok az konuşur, nadiren gülerdi. Babam gitmeden …
22.06.2023
Epey meşhur bir pastane zincirinin bir şubesinde kahve içerken rastladım onlara. Karşımdaydılar. Üç kişiydiler. Bir yaşlı adam, genç bir kadın ve orta yaşlı bir adam daha. Adamlar baba-oğuldular. Kadın ise… Bilmem, rica üzerine gelmiş, aileye yakın ama aileden olmayan birisiydi. Biraz tepeden bakıyordu bence onlara. Eh, şu orta sınıf konformistlerindenmiş gibi görünüyordu. Ama mevzu bahis kendi ailesi olsa bence daha beter etkilenirdi. Adamlardan orta yaşlı olanı, duygusal… Belki de bir amaç uğrunda kullandığı bir silah olarak duygusallığı kuşanmış uyanık bir adamdı. Ayıp etmiş olmamak için hakkını teslim edeyim, belki de gerçekten duygusal bir adamdı ama babalarından para istediği için… pek …
25.12.2022
Eskiden hipnotizmaya manyetizma derlermiş. Benim yapacağım şey biraz öyle. Sesimi duyanların söylediklerimi sorgulamadan uygulamalarını sağlayan manyetik bir makine icat ettim. Henüz çalıştırmadım ama kesinlikle işe yarayacağına eminim. Onu önce babamın üzerinde deneyecektim. “Anneme her şey için özür dilediğini söyle ve onun iyiliği için gittiğini söyleyerek, her şeyi bize bırak, evin tapusunu annemin üzerine geçir ve def ol git. Bir daha da gelme,” diyecektim. “Ve kimsenin hayatını mahvetme…” Babam dediğimi yapıp gittiğine göre makine çalışmıştı. Başarmıştım! Şimdi ne yapacaktım? Küçük bir makine olduğundan onu yanımda taşımak zor değildi. Makinenin adını “Süje” koymuştum. Aslında saçmaydı. Süje makineden etkilenen insanlar için geçerli olabilirdi …
16.07.2020
Şekerin paketini sıyırırken çıkarttığı sesten rahatsız olmuştu; ama yapacak bir şey yoktu. Aslında daha çok canı istemişti ama ondan şeker isteyemezdi. Hem birbirlerini tanımıyorlardı hem de bir şey istemekten yapabildiğince kaçınırdı. Ona öyle öğretmişti babası. En çok verdiği öğüttü “Kimseden bir şey isteme.” Ama canı istiyordu işte. Ve görüyordu. Koskoca bir paket dolusu şeker vardı onda. Ve yiyor, yiyor, yiyordu. Karşısında durmasına rağmen bir tek şeker ikram etmemişti. Ona da babası; “kimseye bir şey verme,” mi demişti?
13.05.2020
Döner bir bilgisayar sandalyesinde oturuyorum. Yapay derinin altında süngerimsi bir yapısı var. Onun altında da demir bir aksam. Yaslanan kısmının etrafı da demir ya da çelik, tam bilmiyorum. Plastik bir parçası yok gibi. Oldukça kaliteli bir sandalye bu. O zamanlar daha çocuğum ama hatırlayabiliyorum nasıl olduğunu. O zaman bile dikkat ederdim demek böyle şeylere. Başım dönene kadar sandalyede kalmaya kararlıyım. Başımın dönmesini sevmiyorum ama orada dönmek hoşuma gidiyor. Hem canımın sıkıntısını alıyor hem de çok rahat. Masadan yarım metre uzak. Masa üzerindeki bilgisayarın ekranı karanlık. Hayal gücümün önünde hiçbir engel yok. Bir yandan dönüyorum, diğer yandan da bir astronot olduğumu …