03.03.2020

Karımı sevmiyorum. Sevmemek bir yana, varlığı benim için kanatan bir kaşıntı. Sanki kendisini çoğaltıp derime uyuz böcekleri gibi tünel kazmış. Sadece derime değil, tüm vücuduma… Beni tüketiyor… Mutluluğumu, huzurumu yarattığı kaşıntıyla aldı götürdü. Artık boşansam da işe yaramaz. Kaç tanesini tahliye edeceksin ki? En azından uyuz böcekleri sessizdir. oysa onun bitmez tükenmez kelimeleri, kulak tırmalayıcı bir de sesi var onları sarf ettiği… Bugün kesin karar verdim! Ne zamandır düşünüyordum ama kendime yediremiyordum galiba. Ya da korkuyordum… ama artık anlıyorum… Tek çözüm, böcek ilacı. Onunla o kadar çok yaşadım ki… Sanırım o ilacı kendim de içeceğim. Ne olursa olsun onsuz yaşayamam …

Okumaya Devam Et

09.04.2019

Böcekleri severdim. Hele ses çıkaran böcekleri… En çok da ağustos böceklerini… Hep merak ederdim. Acaba duygu değişimlerinde, özellikle ağustos böcekleri seslerini değiştirir miydi? Zannetmiyordum. Hep aynı sesleri çıkarıyorlardı. Onları beslemeye karar verdim. Bir yerlerden toplamak yerine satın alabilirdim. Genelde evcil kurbağalara yem olmaları amacıyla satılıyordu; ama ben onları besleyip çoğaltmak ve çıkardıkları sesleri takip etmek amacıyla alacaktım. Tıpkı düşündüğüm gibiydi. Hep aynı sesleri çıkarıyorlardı. En azından benim kulaklarıma göre… Yine de; bir bant kaydı gibi değildi. Ürktüklerinde susuyorlardı mesela. Onları taklit etmek için eğittim kendimi. Defalarca çalıştım. Denemeler yaptım… Sonunda, en azından kendi kulağımca taklit edebildiğime hükmettim. Ardından bunu test …

Okumaya Devam Et

18.01.2019

Bir rüzgar esecek Ve merak edeceğim, Hangi kuşun son nefesi gizli, Bu is kokan rüzgarda… Bir adam geçecek ve ben, Ayaklarına bakacağım, Böcek leşlerini sayabilmek için içimden. Bir çocuk bağıracak aptal bir neşeyle. Ve kim bilir kaç kelebeğin kanatları Örselenecek. Üfleyecek, Yürüyecek, Neşeleneceğim. Ve merak bile etmeyeceğim, Kaç cinayet işlediğimi.

Okumaya Devam Et

18.11.2018

Elinde bir şırıngayla ona yaklaşırken gözleri ifadesizdi. Rutin bir işlemdi bu onun için. Oysa bu şırınganın içindeki şey pek öyle sayılmazdı. Sıvının her molekülüne küçük bir çip oturmuştu. Çipler, şırıngadaki sıvı kana karışır karışmaz istilacı böcekler gibi onun, kurbanın, içinde çoğalacaklar ve onu değiştirmeye başlayacaklardı. İdama mahkum edilmişti ve ölmesi gerekiyordu. Oysa insan kaynağı azalmıştı ve bir tek insanı bile feda etme lüksü yoktu artık dünyanın. Artık o, içindeki çipleri kontrol edecek kişinin kölesi olacaktı. Aslına bakılırsa bu duruma köleleşme bile denemezdi. Kurban istekli hale getirilecek, geçmişini, her şeyi, bu iğnenin batırılışını bile hatırlayacak ve bunu doğal karşılayacak duruma getirilecekti. …

Okumaya Devam Et

17.11.2018

“Kara böcek geldi… Geldi… Geldi…” Zihnimin derinliklerine yolculuk yaptığımda, hatırlayabildiğim ilk sözleri buydu annemin. Sonra da gıdıklardı beni ve gülerdim. Karnım ağrırdı ama bu tatlı işkence sürsün isterdim. Bıkmazdı annem. Sonra, altı yaşımda da öldü. Ardında babamla beni bırakarak. Tabii babam onun bıraktığı yerde kalmayıp tekrar evlendi. Hem de bir yıl bile geçmeden… Beni bahane etmişti bunu yaparken. Keşke yatılı bir okula gitseydim de… Kadın sessiz biriydi. Bir alıp veremediğim olmadı. Her ihtiyacımı sessizce gidermişti. Sonra da yatılı liseye gidip kurtulmuştum onlardan. Bir daha da görüşmedik zaten… Şimdi bir bebeğim var. Bir kocam var ve birbirimizi seviyoruz… Ona iyi bir …

Okumaya Devam Et

09.06.2018

Savunmasız bir kuşu avlayan bir kediye neden içerler insanlar? O savunmasız kuş da savunmasız bir böceği avlamıştır. Zaten savunmasız kediyi de biz insanlar evcilleştirmişizdir. Savunmasız insanları da daha büyük insanlar avlamıştır. Baktığın yere göre bu hayatta aslında her şey, savunmasızdır. O öyle değildi. Kendisinin asla savunmasız olmadığına inanırdı ve ona gerçekten hiçbir şey olmamıştı. Bir kavgadan burnu bile kanamadan çıkardı mesela. Ya da doğal afetten… Hiç kimse ona inanmıyordu benim dışımda. En iyi arkadaşımdı. Her an yanımdaydı. Benimle tartışmasını, ufkumu açmasını becerebilen tek kişi oydu. Bir gün, bir odadaki bir koltukta, kağıt mendiller ve yazılı kağıtlar eşliğinde; içimde, öldü.

Okumaya Devam Et

29.03.2018

Kar yağıyordu. Usul usul yağıyordu. Yere düşen her kar tanesini duyabiliyordu. Bu sesler ona huzur veriyordu. Bir ağaç kovuğunu birkaç gündür mesken edinmişti. Hatta sağ olsun örümcekler bir pencere bile örmüşlerdi. Hem o yararlanıyordu bundan hem de elbette örümcekler. Ağların ısı yalıtımlı olduğunu keşfetmişti. Ya da zaten üşümemekteydi. Hangisinin geçerli olduğundan pek emin değildi. Zaten pek o kadar önemli değildi. Birkaç saat sonra, uykusunu alır almaz oradan ayrılmayı düşünüyordu. Kar tanelerinin sesi eşliğinde uyudu. Uyanır uyanmaz, tek harekette, örümcek ağını en az yırtacak şekilde kovuktan çıktı. Nereye gideceğini bilmese de; oradan ayrılmak istediğini biliyordu. Biraz yürüdü. Temiz bir su birikintisinden …

Okumaya Devam Et

27.03.2018

Kuşlar ne zamandır görünmüyordu. Ne ötüyor ne de uçuyorlardı. Ağaç kovuklarındaki yuvalarında da yoklardı. Aniden kaybolmuşlardı ve kimse bunun nedenini bilmiyordu. Bilim insanları devamlı araştırıyorlardı; ama en ufak bir fikir edinememişlerdi. Ardından papatyalar gitti. Her yerde bulunup varlıkları bile fark edilmeyen papatyalar artık en çok konuşulan konular arasına girivermişti; çünkü aniden yok oluvermişti. Sonra sinekler… Uğur böcekleri… Fareler… Bilim insanları sersemleşmişlerdi çünkü bunun için hiçbir neden olmamasına rağmen denge bozuluyordu. Evet, doğa git gide bozulacaktı, küresel ısınma olacaktı ama bu bozulma tamamen sistemsiz ilerliyordu. Bir gün, bir gündönümünde, tüm dinlere mensup din adamlarının bulabilecekleri bir yerde aynı yazı, farklı dil …

Okumaya Devam Et

19.02.2018

Davula bir kere vurdu… Tüm kuşlar geldi yanına. Bir kere daha vurdu. Balıklar ve yosunlar da geldi… Bir kere daha… Sürüngenler… Bir daha… Dört ayaklılar… Bir tane daha… Böcekler… Nesli tükenenler… Bakteriler… Mantarlar… Bitkiler… Taşlar… Vurdu, vurdu, vurdu… En nihayetinde, insanları çağıran davulu vurdu… O kadar şeyin bir yere, bir amaca doğru gittiğini göremeyen insanlar, kendi davetiyelerini de işitemediler…

Okumaya Devam Et

27.12.2017

Rengarenk bir böcek görmüştüm. Tıpkı bir oyuncak gibi, rengarenk ışıklar yanıyordu tüm vücudunda. Her renk var gibiydi. Adeta bir iç mimarın ya da bir boyacının renk kataloğu gibiydi. Tüm renk dalgalarını aynen yaratıyordu. Bukalemun falan değildi. Daima renk değiştiriyordu. Daima… Bir amacı yoktu. Amacı renk değiştirmekti. Larvası belli bir aydan sonra olgunlaşıyor ve değişiyordu. Simsiyah oluyordu önce. Sonra da bembeyaz. Simsiyahken çiftleşecek olgunluğa geliyordu. Çiftleştikten sonra dişi yumurtladıktan, erkek bakirlikten kurtulduktan sonra renkleri beyazlaşıyordu. dişi yumurtladıktan, erkekse birkaç gün yumurtaların bakımını yaptıktan, tıpkı bir tavuk gibi yumurtaları beklemek ve her an ağızlarındaki bir sıvıyla üstlerini kaplayıp nemli kalmalarını sağlamak zorundaydılar, …

Okumaya Devam Et