16.06.2018

Bir kuyudan bakraçla su çekiyordum. Çıkrığın kolunu çevirdiğimde bakracın olağan üstü ağır olduğunu keşfetmiştim. Nitekim, bakracın içine girmiş bir kurbağa gördüm. Halinden son derece memnundu kurbağa. Kuyuya atlaması için bakracı ters çevirdiysem de; bakracın içinde kalmak için son gücüyle gayret etmekteydi. Çaresiz, içinde o olduğu halde bakracı çektim ve bakraç yere değer değmez kurbağa omzuma fırlayıvermişti bile. Aklıma şu meşhur kurbağa prens masalı gelmişti. Biraz iğrenme, biraz da merakla, neden merak ettiğim hakkında en ufak bir fikrim yoktu, kurbağayı bir kayaya doğru fırlattım. Evet, masaldaki gibi bir duvara fırlatmamıştım; ama sonuç olarak fırlatmıştım işte ve karşıma yakışıklı bir adam çıksa …

Okumaya Devam Et

10.04.2018

Fotoğraf çekmek onun için çok önemliydi. Zamanı dondurduğunda damarlarındaki zafer… Bunun için en uygun anı bulup çıkardığını bilmek… Herkes çektiği fotoğrafları severdi. Dijital fotoğraf makinesi kullanmazdı. Kendi fotoğraf makinesini kendi yapmıştı. Toplamıştı demek daha uygundu aslına bakılırsa. Kileri karanlık oda olarak düzenlemişti. Yaşamak için çalışması gerekmeyeceği kadar varlıklı olduğundan, o da bunun yerine tüm zamanını fotoğraf çekmek için harcıyordu. Fotoğraf sergilerinden para kazandığı da oluyordu. Yani bu iş sadece boş zaman eğlencesi değildi. Çektiği tüm fotoğrafları severdi elbette. Ama biri vardı ki, onu tüm fotoğraflarından fazla önemsediği söylenebilirdi. Yaşlı bir zeytin ağacının geniş ve derin bir kovuğuna gerilmiş bir örümcek …

Okumaya Devam Et