Peduka ülkesinde ayakkabı yapan biri olmak hiç de küçümsenen bir şey değildi. Bu mesleği yapanların yükleri sahip oldukları itibarı hak edecek kadar ağırdı. Pedukalılar ayakkabıları dünyanın diğer ülkelerinde yaşayan insanlardan çok daha fazla önemserlerdi. Birisinin sınıfı giydiği ayakkabının çıkardığı sesten anlaşılırdı. Genelde benzer giysileri giyiyorlardı. Çünkü öğretileri sade giyinmeyi gerektiriyordu. Öğretilerinin bir açıklarını bulmakta gecikmeyen Peduka halkı, her ne kadar öğretiye riayet edip sade giyinse de ayakkabılarını bir kast aracı olarak kullanmakta da gecikmedi. Sade giyme kuralı ayakkabılar için de geçerli olduğundan, ayakkabıların görünümüne değil çıkardığı sese göre belirlediler kast sistemini. Sıradan halk ses çıkarmayan lastik ayakkabılar giyiyordu. Polis ve …
Etiket: #çocuk
28.04.2025
Daha küçücük bir çocukken, okula başladığım ilk gün annem beni kenara çekmiş ve hayatımın dersini vermişti. “Oğlum, belki bu söylediklerimi anlamak için yaşın küçük ama ben yine de söyleyeceğim. İnsanların sana söyledikleri söylemek istediklerinden farklı olacak. Bu fark bazen çok büyük olacak, bazen de çok küçük. Ama hep önemli olacak. Sen onları çok iyi dinlersen bu farkı anlayabileceksin. Onları çok iyi dinle, olur mu tosunum?” Çok zayıf bir çocuk olsam da annem bana hep “Tosunum” derdi. Hayatım boyunca zayıftım ama annem hayatı boyunca bana hep “Tosunum,” dedi. Önemli bir şeyi şefkatle söylemek istediğinde böyle derdi. O daima şefkatliydi. Evet, o …
24.04.2025
“Ben de onun gibi hissediyorum,” demişti henüz beş yaşındaki oğlan. “Üzerime doru yürüyorsunuz ve çok büyüksünüz… Ben de kaçmak istiyorum işte.” Sonra durmuş, o incecik, sevimli ve kırılgan sesini bir kerte daha azaltmıştı. “Ama kaçamıyorum.” Kimse ona sebebini bile sormamıştı. Ve çocuk devam etmişti: “Kuş kaçabiliyor. Ama cam açık değil. Açarsak öleceğini bilmiyor. O sadece korkuyor.” Beni görebilselerdi çocuğa gülümser ve neden kaçmadığını sorardım. Yok, neden kaçamadığını. Kaçarsa yaşayamayacağını söyler miydi? Hayır. Onları çok sevdiğini söylerdi, eminim buna. Ne fark eder, ikisi de aynı kapıya çıkardı.
18.03.2025
Ne Halt edecektim şimdi! İş görüşmesine gittiğimden takım elbisemle yola çıkmıştım. Jilet gibi ütülemişti karım. Güvenli evimden sokağa çıkınca, işe gitmek için otobüse binecek para olmadığından çok çok erkenden, sabah namazından çok önce kalkıp yürümek zorunda kalmıştım. Ara sokaklardan birinden geçerken birkaç genç adam önüme çıkıp para istemişlerdi. Paramın olmadığını anlamışlardı ama iş işten çoktan geçmiş, beni iyiden iyiye tartakladıklarından elbisem berbat olmuştu. Artık benim de gözüm mosmordu. Takım elbisemin de ütüsü bozulmuştu. İş görüşmesine gitmeye kararlıydım ama işi alacağım konusunda hiç umudum yoktu. Ne zamandır iş arıyordum. Bulmak için küçücük bir ümidim olunca da böyle olmuştu işte. Ama çoktan …
09.01.2025
Bir gün bir evde bir adam yatağından kalktı ve artık orada yaşamak istemediğine karar verdi. Evde karısı ve iki çocuğu da yaşıyordu. Çocuklardının ikisi de erkekti, karısı istediği kadındı. yanlış anlamayın, adam karısını ve çocuklarını çok seviyordu. Sadece artık onlarla yaşamak istemiyordu. Eğer ne yapmak istediğini bilse her şey kolaydı. Oradan çıkar ve yapmak istediğini yapardı. Oysa o ne yapmak istediğini bilmediği gibi, ne istemediğini bile tam olarak bilmiyordu. Orada mı; yoksa onlarla mı yaşamak istemiyordu? Önce taşınmayı deneyebilirdi mesela. Bunu yapmasına maddi ya da manevi hiçbir engeli yoktu. Oysa o bu ruh hâlini, bununla kendi canını ve başkalarınınkini sıkmayı …
18.12.2024
“Bir iyiliği istemeden yaptığı için iyi olduğunu zanneden mutsuz insanlarla doludur dünya.” “…” “Büyük laf ettim değil mi?” “Eh…” “Yine de doğru.” “Yani ne demek istiyorsun?” “Yani, çocuğuna bakmak istemiyorum. Onun için bunu yapsam bile iyilik sayılmaz.” “Ama biz arkadaşız.” “Artık değil.”
13.03.2024
Birinci Bölüm: Okula gitmeden bir saat önce uyanırım. Odamda sessizce çalışmak için en güzel zamanlar. Bu saatlerde kodlama işlerini yapıyorum. Nasıl olsa klavyemin tıkırtısı kimseyi rahatsız etmiyor. Bir saat sonra okula gideceğim ve bir sürü dersten sonra tekrar evime dönene kadar robotumdan uzaklaşmak zorunda kalacağım. “Robotum,” diyorum çünkü onu kendim yapıyorum. Neredeyse bir buçuk yıldır onunla uğraşıyorum. Tamam, derslerim de çok iyi ama okul ortamını sevmiyorum. Bir türlü sevemedim işte. Bir sürü kalemin ve silginin birleştikçe yoğunlaşan kokusu, tebeşir sesi, sınıftaki çocukların isteksizlikleri ve kendilerini mecbur hissetmelerinin o gerginliği. Zaten işte o mecburiyet yüzünden teneffüslerde bu kadar gürültülü oluyor her …
23.11.2023
Kar yağıyordu. Çocuk elindeki büyük çuvalı sürükleyerek kulübesine gitmeye çalışıyordu. Ayaklarının ve sürüklediği ağır çuvalın karda bıraktığı izleri takip eden bir leopar vardı arkasında. Leoparın karda bıraktığı izler çok hafifti. Çocuk arada bir arkasına bakıp leopara gülümsüyor ve tekrar yoluna devam ediyordu. Çuval gerçekten çok büyüktü. İnce olmasına rağmen dayanıklı bir bezden dokunmuştu. Tıka basa doluydu. Çocuğun beline kadar geliyordu. Çocuk orta boyluydu. Zayıf ve kaslıydı. Kasları sicim gibiydi. Kemikleri dayanıklıydı. Yüzü, elleri, bilekleri ve boynu, yani vücudunun giysilerinin örtemediği kısımları güneşin ve rüzgarın etkisiyle yıpranmıştı. Giysileri hayvan postlarından, eğrilmemiş yünden, işlenmemiş bitki liflerinden ve kemiklerden müteşekkildi. İçinde bulunduğu şartları …
15.11.2023
Eski tarz bir mimardım ben. Hem mimar, hem müteahhit, hem de bir inşaat işçisi. Bundan zerre kadar utandığım ya da böyle olabildiğim için kibirlendiğim yoktu. Aslında bir zamanlar kibirlendiğim doğruydu; ama işimi yapmanın zevki diğer tüm duygularımı önemsizleştirmişti. Baba mesleğim müteahhitlikti. Babam yaşamı boyunca çok fazla risk almış, neredeyse hep kazanmıştı. Kaybetse bile çok az şey kaybettiğinden, bir servetin müstakbel sahibi olarak doğmuştum. İnşaatlarda büyüdüğümden mimar olma fikri neredeyse doğuştandı. En çok eski mimarlara özenirdim; çünkü onların gerçekten işin başında olmaları işlerini daha iyi yapmalarını sağlıyordu. Ürünlerinden anlayabilirdiniz bu gerçeği. Kendi kendime söz vermiştim. Ben de böyle bir mimar olacaktım. …
09.11.2023
Bu çocukların çok mutlu olmalarını istiyordum. Çok mutlu olmalarını ve bir yere ait hissetmelerini… Peki ne yapmalıydım? Onlara tüm ihtiyaçlarını vererek birbirlerine yaklaşmalarını sağlayabilirdim. Birbirlerinden uzak, bağımsız yaşamaya alışmış, duygusal açlıkları giderilmemiş çocukları birbirlerine nasıl yaklaştırabilirdim? Aslında o kadar da zor bir şey değildi. Bunun en kolay yolu ortak bir düşman yaratmaktı. Bir sürü politikacının yaptığı gibi… Onları birbirlerine yaklaştırmayı planladığıma göre benden ve personelimden uzaklaştırmak mantıklıydı. Ne de olsa bizleri buradan çıktıktan sonra görmeyeceklerdi. Oysa eğer umduklarım gerçekleşirse birbirlerine daima destek olacaklardı. Özel personeller seçtim. Sert, yaklaşılmaz, duygularını işlerine hiç karıştırmayan. Yine de çocuklarımı gaddar insanların eline bırakamazdım. Ve …