Onu severdim; çünkü hayatı hepimizden fazla ciddiye alırdı. Bir filozof edasıyla değil, ya da bir serserinin sahte umursamazlığıyla… O hayatı ciddiye aldığını dahi göstermeyecek kadar mütevazı bir tavırla yaşardı. Gözlerindeki, sesindeki; en önemlisi davranışlarındaki incelikten anlardım. Onun gibi insanlar nadirdi ve dahası, sözgelimi bir elmas gibi değerliliklerini ıspatlayacak şekilde ışıldamıyorlardı. Daha çok, bir yonca ormanındaki dört yapraklı bir tek yoncaydı o ve onun gibi insanlar. Tüm yoncaların yapraklarını kontrol edemezdiniz, eğer otçul bir yaratıksanız umurunuzda olmazdı zaten; direkt yerdiniz. Ya da büyük bir canlıysanız basardınız. Bu normaldi, bunda kızacak bir şey yoktu. Siz bastığınızda eğilse de; sonra yine dikilip yapraklarını …