Tramvayda oturmaktaydım. Karşılıklı koltuk grubunda yer bulabilmiştim. Dolayısıyla karşımda birisi oturuyordu. Bir adam… Çok tanıdık görünüyordu. Çok fazla tanıdık… Hatıralarımın ufuklarında bir yerlerinde, asla anımsayamayacağımı düşündüğüm bir yerinde ikamet ediyordu adamın siması. Sadece siması da değil. Cüssesi, muhtemelen sesi. Test etmek için, ayağımla ayağına çarpıp; “Pardon,” diyerek “Önemli değil,” demesini sağlamayı planladım önce. Yok yok, o “Önemli değil,” demezdi bence. “Ayıbettin güzel ablam ya, ne olacak…” falan derdi. Evet! Aynen öyle dedi. Tamam da ben nereden biliyordum bunu? Adını sordum. Garipsemezdi beni, biliyordum, hissediyordum. “Ömer Cafer…” Ömer Cafer… Ömer Cafer… Ömer Cafer… … Ama olamazdı ki! Yani mutlaka başka bir …