02.07.2019

Düşündü. Bu koca dünyada onu anlamak isteyen kimse yoktu. Biraz daha düşündü… Bu koca dünyada anlatmak istediği kimse yoktu. Sonra sordu… Dinlemeyi bu kadar severken neden anlatmayı sevmiyordu? Bir daha sordu… Acaba gerçekten dinlemeyi seviyor muydu? Sevmesi bir işe yarıyor muydu? Karar verdi… Sorun dinlemekte değil, konuşmaktaydı. Konuşmayı sevmiyordu. Konuşmak yerine çoğu zaman yaptığını yapıyor, konuşmasını kaydedip; insanlara dinletiyordu. Evet bir kayıt cihazı yoktu yanında ama… Aynı şeyleri tekrar tekrar söylemek, aslında kaydetmek değil miydi? Düşüncelerini kaydetmek… Bu kez kesin olarak karar verdi… Kaydettiğini fark ettiği an silecekti.

Okumaya Devam Et

21.01.2019

“Çok düşünme!” “Yeter artık, bu kadar ciddiye alma, düşünme artık.” “Çok düşünüyorsun…” Hep böyle demişti insanlar bana. Belki de beni küçümsemişlerdi. Hem de düşündüğüm için. Öyle sakin, az konuşan bir insan değildim, en mantık timsallerinden. Yok, ben normaldim. Yani düşünüyor gibi yapmadan düşünenlerinden… İnsanlar düşündüğümü yakaladıklarında, biraz dalmam ve biraz anlamlı konuşmam en büyük belirtiydi, hemen yapıştırıverirlerdi o nefret ettiğim emir kipli, sadece yüklemden oluşan, gizli özneyi unutmayalım, cümleyi. “Düşünme!” Nedenini anlamıyordum. Çocukken düşünmemizi öğütleyen insanlar, biraz düşünmeye başladığımızda hemen tersini söylemeye neden yeltenirlerdi? Neden düşünmeyen insan makbul sayılırdı? Bir şeyi anında yapan, hiç düşünmeden; akıcı bir şekilde konuştuğunu sanan, …

Okumaya Devam Et