05.02.2019

Bir fırın eldiveninin içinde tuhaf iki yüzük bulsaydınız ne yapardınız? Yüzükleri takardınız herhalde. O da öyle yapmıştı. Ellerine takmıştı onları. Böyle yaparak ateşe dayanıklı olacağını bilseydi de takardı. Hem de kalıcı olarak… Yüzük ellerine gömülüp kemiğine kaynaştığında ve üzerlerine parmaklarının derisinin kapandığına şahit olduğunda, henüz bunu bilmemekteydi. Yine de acı çekmediği için bunun üzerinde durmayıp halüsinasyon gördüğünü farz etmeyi tercih etti ama gördüğü bu halüsinasyonun etkisiyle fırın eldivenini takmayı unutup elleriyle daha yeni pişmiş bir tavuğu bulunduran metal tepsiyi kavrayıp yanmayınca, tanık olduğu şeyin gerçek olduğunu anlamak zorunda kaldı. İşte bazen anlamak zorunda kalırsınız; ama buna hiç de hazır değilsinizdir. …

Okumaya Devam Et

16.01.2019

Oturun da anlatayım size, sevinçlerinde ve hüzünlerinde; teselli edilmek ya da mutluluklarını pekiştirebilmek için, sadece ve sadece kendi ellerini tutarak rahatlayanların hikayelerini. Öyle yaparlar; çünkü bilirler başkası olmadığını kendilerinden başka. Bilirler olanların teker teker eksileceğini. Bilirler, yalnızlığın bakiliğini. Elbette hayatlarında başka insanlar da vardır ve hepsine değer vermektedirler. Birçoğunun aksine, verdikleri kıymetin her zerresi gerçektir çünkü bilirler sahte olanın acısını. Sahte olana tahammülleri yoktur. Aslına bakarsanız, onun için, en gerçek şeyi kendilerinde buldukları için, sadece kendi ellerinde bulurlar rahatlamayı. Sadece kendileridir anlayan kendilerini… Her ne kadar öyleymiş gibi görünse de ellerini kavuşturmak değildir onlarınki. Savunmasız hissettiklerinden değildir. Yalnız hissettiklerindendir… Daha …

Okumaya Devam Et

04.11.2018

Ellerimden bir tanesini istedi tutmak için. Verdim, tuttu ve unuttu. Bense hatırladım onun unuttuğunu. Sonra bıraktı elimi. Ardından bir başkası tutup unuttu. Ben yine hatırladım… Bir de baktım ki, herkes elimi tutuyor. Onlar ellerimi tuttukça ben hatırlıyorum, onlar unutuyor. Sonra bir köpek patisini, milyonlarca tür bakteri kendilerini veriyor ellerime unutmak için. Onlar da unutuyor… Kedi, örümcek, timsah, yılan… Her şey, her şey… Her şey… Yıldızlar ışınlarını bıraktılar ellerime. Kara delikler çekmeyi unuttular elime geldiklerinde. Çare yoktu, ben de ellerimi birbirine kavuşturdum.

Okumaya Devam Et

30.07.2018

Amaçsızca yürürken; elimin üstünde ılık bir nefesin hissiyle irkildim. Kafasını öne eğmiş elimi koklayan bir Sibirya Kurdu’na aitti bu nefes. Başıboş bir kurt… Hem de safkan… Ne köpek ne kurt… Hem köpek hem kurt… Gözlerinin buz mavisi… Ah o mavide kıvılcımlanan hiçbir şeyden etkilenmeyeceğini ilan eden ışıklar… Neden benim elimi koklamıştı ki bu hayvan? Neden bu kadar yaklaşmıştı bana? Yani, şikayet ettiğimden değil de… Belki de… Canım sıkıldığında, bana eşlik etmesini istediğim bir ruhtaş aradığımda bende ortaya çıkan uluma isteğinin kokusunu almıştı. Malum siyasi görüşle hiç alakası olmayan bir kurt sevgisinin kokusunu almış olmalıydı ta içimde. Belki de onun ne …

Okumaya Devam Et

22.07.2018

Küçük bir köpek yavrusunun viyaklamalarını duyduğunda, otobüsten henüz inmişti. Evine doğru yürüyecek yaklaşık yirmi dakikalık yolu kalmıştı. İki elinde de yaptığı alışverişten aldıkları bulunmasına rağmen sese yöneldi. Yavru bir köpek, bir ağacın altında öylece kıvrılmış inliyordu. Elinde torbalar vardı. Köpeğe yardım edemezdi. Etmedi. Ölüme yaklaşmışken; belki de bir saat sonra ölecekken; hayatını bir film şeridiymiş gibi zihninde çevirirken; tam o sahnede hayıflandı. Keşke elinde torbaları varken sese doğru gitmeseydi.

Okumaya Devam Et

15.07.2018

Avcundaki çizgileri kadına gösterdiğinde, geleceğinin o kadın tarafından okunacağını umuyordu. Hiç yoktan onun bir çift palavra atabileceğini… Kadının, ona saçma gelen işaretler yapmak suretiyle dilsiz olduğunu belirtmesini değil… Oysa elini alıp baktığında konuşmaması hiç tuhaf gelmemişti ona. Kuzu kuzu elini uzatıp geleceğini ona teslim etmekte beis görmemişti. İyi olmuştu… Gelecek de ancak dilsizlere emanet edilmeliydi zaten.

Okumaya Devam Et

27.05.2018

Kedisini severken ölmüştü. Gözlerimin önünde, öylece kapayıvermişti gözlerini. Öldükten saniyeler sonra dahi, beyin ellerine komut vermeyi bırakmamıştı kediyi sevmesi için. Kediyse fark etmesine rağmen sadece bıyıkları ve kulakları kıpırdamış, onun sevmesine devam etmesine ses çıkartmamıştı. O öldükten sonra, tamamen davranışları değişmişti kedinin. Sanki akıllanmış, bilinçlenmişti. Bana daha yumuşak davranır olmuştu mesela. O ölmeden önce bana tahammül bile edemezken, öldükten sonra yanıma gelip saatlerce bana sürtünerek mırlar, geceleri benimle uyur, tıpkı onun gibi, sabah erkenden uyandırmaya çalışırdı. İşte o konuda eski sertliği devreye girer ve ayaklarımı ısırarak uyandırırdı. Ben de o öldükten sonra kediye düşmüştüm. Başka kimsem yoktu ki… Bir de …

Okumaya Devam Et

09.02.2018

Aynalara bakmayı severdi, çok severdi. Bir şeyler yaparken kendisini göz hapsine almaktan haz duyardı. Bulunduğu yerleri aynalarla süslerdi onun için. Parçalı aynalar, büyük aynalar, düz aynalar, çukur aynalar… Diğer insanları da aynadaki yansımalarından izlemekten hoşlanırdı. Su kıyılarında dolaşmayı da severdi. Doğal ayna olan su birikintilerinde, bulanık da olsa, kendisini seyretmek ona büyük haz verirdi. Öldüğünde onu kapağında ayna olan bir tabutla defnetmelerini vasiyet etmişti. Bakmasa da; bakamasa da böyle bir şansı olduğunu bilmeye ihtiyacı vardı çünkü. Yaşlanmıştı ve gözleri görmez olmuştu. Bu duruma, en çok aynalara bakamayacağı için üzülmüştü. Bu kez kendi vücuduna dokunmaya başladı. Her hareketinde elleri vücudundaydı. Bir …

Okumaya Devam Et