02.12.2018

Aptal insanlara zinhar tahammülüm yoktur. Etrafımda onların olmasını istemiyorum. Düşünmek için bir tek sinir hücresinin bir tek telini başka bir sinir hücresinin bir teline bağlamaya üşenen insanla benim ne işim olabilir ki, söyleyin bana. Bir insanın ırkı, dili, bilmem neyi ne olursa olsun; ama aptal olmasın… Zekası geri olan insan dahi elindeki düşünebilme kabiliyetini kullanıyorken… Hem zeka nedir? Geri olsa kaç yazar? Bazen birisine uymak için kafamı çalıştırmayıp onu onayladığımda kendime, inançlarıma hakaret ediyormuşum gibi gelir. İşte o zaman etrafımdaki insanları çok iyi seçmem gerektiğini düşünürüm ama bunun için hiçbir şey yapmam. Bu da benim aptallığım. Gerçi ne yapabilirim ki? …

Okumaya Devam Et

29.11.2018

Bir yanardağın içindeki yuvasından çıktı. Biraz dolaşacak, görünmezliğinin yasını bir gün daha tutacaktı. Ölümsüz yaşamında, bir günün herhangi bir önemi yoktu elbet ama hep gözleyip hiç görünmediği insan alemi için önemli bir zaman dilimiydi gün. Evet, o bir cindi. Bazı insanların kullandığı tabirle bir üç harfli… ki o ‘üç harfli’ tabirini yeğlerdi. Kendi kendisine bir oyun oynardı. “Cin” değil de ‘aşk’ demek istemiş gibi yapardı birisi kendi cinsleri için ‘üç harfli’ dediğinde. Mutlu olurdu o zaman. Cinci olduğunu söyleyen hiç kimse onu görmemişti. Yalan mı söylemişlerdi? Yalan falan bilmezdi onun cinsi oysa. Onun için tuhaf gelirdi insan ilişkileri ona. Yine …

Okumaya Devam Et

24.11.2018

Neden altın sevilir? Az olduğu için mi? Parladığı için mi? Oysa yumuşaktır saf altın. Hiçbir şey yapamazsın. Sadece süs/şatafat için kullanırsın. İşte altın gibi insanlar da vardır… Azdırlar. Eğer çok olsalardı… Dünya bile dönmezdi herhalde… Körle yatan şaşı kalkardı, üzüm üzüme baka baka kararırdı… Dünya, bu altın insanlara baka baka tembelleşirdi… Evet, azdır bu insanlar; ama hep onlar görünür. Parlaklıklarından mı? Ben de öyleydim. Bir altın cevherinden çıkmış, somlaştırılmıştım. Asil bir soyumuz vardı. Hiç iş yapmazdık… Eee, hizmetçilerimiz ne güne duruyordu ki. Utanmadan; onlara “Yardımcı” derdik. Birisinin yardımcı olması için senin bir şey yapman ve onun yardım etmesi gerekmez mi? …

Okumaya Devam Et

27.10.2018

İnsanlar git gide küçülüyorlardı. O ise her geçen gün, insanların küçüldüğü her santim kadar belirsizleşiyordu. O neden küçülmüyordu bilmiyordu. Belirsizleşmek mi; yoksa küçülmek mi daha kötüydü? Bir gün, diğer insanlar mikroorganizmalara, o da bir buluta dönüştü. Buluta baktığında bir insan şekli dahi sezilmiyordu. Mikroorganizmalara bakacak bir çift göz dahi kalmamıştı; zira herkes zaten birer mikroorganizmaydı.

Okumaya Devam Et

26.10.2018

İnsanları öldürür, mumyalar ve ancak o zaman konuşabilirim onlarla. Yani sizinle sevgili mumyacıklarım… Canlı insanlarla konuşamam, bunu hiç başaramadım. Eğer yapabilseydim, onları neden öldürüp mumyalamaya zahmet edecektim ki? Yani neden sizleri yaratmaya zahmet edecektim? Emin olun herbiriniz bana o kadar çok şeye mal oldunuz ki… Bu arada, canlı insanlarla uzaktan da konuşmayı denedim. Önce telefondan… Numarayı bile çeviremedim. Melodik her dıt, endişemi arttırdı ve altıncı rakamda ahizeyi kafama vurmaya başladım. Mektup… O da olmadı. Adresi yazarken kalemi dişlemeye ve gırtlağıma doğru itmeye başladım. İyi ki kusma refleksi var insanda! Eğer o olmasaydı… Bilgisayarla tanışır tanışmaz onu da denedim. Açamadım bile… …

Okumaya Devam Et

21.10.2018

Nereye sığacağımı bilmiyordum. İnsanlardan nefret ediyordum. Dünyadan nefret etmiyordum ama insanların oluşturduğu dünyadan nefret ediyordum. Peki ne yapabilirdim? Bir Azeri’nin kurmuş olduğu Asgardia yani tanrıların şehri demek olan, tuhaf ülkeye vatandaş olup bir gün uzaya yerleşmeyi ummak mı? Hem de öyle bir söz vermemelerine rağmen… Bir umut… Zaten ne işe yarar ki bu? İnsan her yerde insan değil mi? İki yıla kalmaz gürültülü bir motor egzozunu sala sala ortalarda dolaşmayacak mı sanıyordum? Sonra bir kediciği, sırf zevkimiz için dünyadan söküp alacağımız bir kediciği ezmeyecek mi? Ölmek mi? Ama ya öbür dünya varsa? O zaman da insanlarla karşılaşmayacak mıydım sanki? Bir …

Okumaya Devam Et

08.10.2018

Bu gezegenin son canlı sahipleri karıncalar olacaktı. Gerçi kendilerine sorsanız eminim ki ‘sahip’ kelimesini kullanmazlardı. Bu kelime, sadece insanlara aitti. Aslında, kelimelerin tümü öyleydi. Kelimeler… Yani kavramları büzüştürüp hapseden gardiyanlar… Oysa eminim ki diğer canlıların bu gardiyanlara ihtiyacı yoktu. Onların kavramları var mıydı? Elbette… İşte yer sarsılıyordu. Elbet bir yerden kırılacaktı ve önce dünyanın kanı, yani magma boğacaktı dünyayı. Kendi kanında boğulanlara benzeyecekti dünya. Tek teselli, çabucak ölecekti. Görmeyecekti parçalandığını. Dünyanın son sahipleri, anlayabilecek miydi dünyanın kendi kanında boğulmasının sebebini? Kim bilir, belki de zaten bilmektelerdi. Biz insanların aksine…

Okumaya Devam Et

01.10.2018

Asansörden indiğimde karşımda bir adam gördüm. Elinde çiçek, omzunda bir keman kutusu, bana doğru yürümekteydi. Çok, çok yakışıklıydı. Kemanıyla nice ruhları mest ettiği her halinden belliydi. Bir de buna hali tavrı eklenince, yaktığı canların haddi hesabı yoktu muhtemelen. Oysa ben ondan zerrece etkilenmemiştim. Yüzündeki gülümseme çalışılmış bir gülümsemeydi zira. Bir şarkıyı da hep aynı şekilde çalıyor olmalıydı bana kalırsa. Ruhu olmayan bir adamın nice ruhlar okşaması pek mümkün görünmüyordu bana; ama belli olmazdı bu işler. İnsandı bu. Çiftleşmek için yapılan bir çağrıya kitaplar yazıyor, benzetmelerini onun üzerine kuruyordu. Bir kum tanesine bakarak çölü görüyor, o çölün vahasında yemek yiyor, su …

Okumaya Devam Et

02.09.2018

Çocuk hapşırdı. binlerce spor Burnundan havaya dağıldı; çünkü burnundaki içlerinde spor bulunduran kapsüller ancak hapşırığın basıncıyla patlamak üzere yaratılmıştı. Bu çocuk doğmamıştı. Tüm genleri DNAsına oya misali işlenerek dünyaya getirilmişti. Üzerine gizli bir kontrol mekanizması konan etten kemikten bir kuklaydı o. Hayatında bir kere hapşıracak ve o an vücudunun fonksiyonları yavaş yavaş duracaktı. Sporlardan, kendisi gibi binlerce çocuğun bitmesini sağladıktan sonra… Aslında bir çocukken hapşırması normal değildi. Ömrü ortalama yetmiş yıldı. Bunu deneme için yapıyorlardı. Bir nevi kalite kontrol amacıyla… Onu yaratmalarının nedeni, insanlığın ömrünü uzatıp hareket kabiliyetini yer üstüne yaymaktı. Artık hava kirliliği nedeniyle sadece yer altında yaşayabiliyordu çünkü …

Okumaya Devam Et

29.08.2018

Ne yapacağımı bilmiyordum. Gerçekten bilmiyordum. Fiziksel olarak insan; zihinsel ve ruhsal olarak adeta bir uzaylı doğurmuştum. Onunla nasıl başa çıkacağımı, daha doğrusu hayat tarzımıza uyum sağlamasını nasıl kolaylaştıracağımı bilmiyordum. Öğrendiği her şey, onun için bir tür hayal kırıklığı oluyordu. Ya da bir şekilde uyum sağlayamadığı bir sorun olarak önümüze çıkıyordu. Bir kediye neden evde bakıldığına anlam verememişti mesela. Ya da bir köpeğe… Onlara neden emrediyorduk? Neden bağlıyorduk onları? Aynı şey saksı çiçekleri için de geçerliydi. Hatta ipek böcekleriyle ilgili bir belgesel izledikten sonra aylarca kendisine gelememiş, hıçkıra tepine ağlamıştı. Mesela; görünmez bakteri ve mikropların varlığını öğrendiğinde türlü türlü korkuları olmuştu. …

Okumaya Devam Et