09.02.2019

Kuş kanatlarının kemiklerinden bir tür pan flüt yapmıştı. Nota dizilimi önemli değildi. Harmonik bir flüttü bu. Ona üflediğinde, gök dinleyecekti kendisini, asıl önemli olan buydu. Bir çocuk öyle söylemişti. Eğer böyle bir pan flüt yaparsa, çocuk sadece flüt demişti, gök onu gerçekten dinleyecek ve gerçek arzusunu verecekti. Çocuk da ninesinden dinlemişti bu masalı. Masallar gerçekti, biliyordu bu gerçeği. Kırk iki yaşında olmasına rağmen… Ve… İşte akciğerlerden çıkan havayla anlatmıştı kendisini. Düşüncelerini havaya iletmiş, hava flüte iletmiş, flüt de gökyüzüne fırlatmıştı onları. Gök dinlemişti. Ardından tam ayaklarının dibine yavaşça inen bir pakete sahipti artık çünkü. Cismani bir cevaba… Paketin içinden onun …

Okumaya Devam Et

15.08.2018

Tahtadan kemikleri, iplerden eklemleri, kemiklerin ve yumuşacık kuzu derisinin arasına da dolgu olsun diye tüy ya da süngerden etleri olan, irili ufaklı kuklalar yapıyordu. Ve türlü türlü kıyafetler dikiyordu bu kuklalara. O kadar çok kuklası vardı ki, o denli farklı karakterler yaratmış ve öyle başka oyunlar yazmıştı ki onlara… nasıl olup da bunları bir tek kişinin yapıp yaratabildiğine şaşıyordum her defasında. On kişilik, oldukça ferah bir çadırda oynatıyordu kuklaları. Çadırın ortasında bir soba yanardı. Tek ışık kaynağı da sobadan yanan ışık ve bu ışığı çoğaltmak için uygun yerlere yerleştirilmiş aynalardı. Bu aynalar aynı zamanda kukla oyununun gerektirdiği gizemli havaya da …

Okumaya Devam Et

08.06.2018

İnsanların işaret parmak kemiklerinin ilk boğumlarını kullanarak mozaikler yapıyordu. Bunun için ya mezarları soyuyordu ya da tıbbi atıkları. Yapmak istediği, dokunmaya yarayan bir organı, dokunulabilir kılmaktı. Üstelik kemik rengi mozaik için harikaydı. Neler yapmamıştı ki… Aslında ancak dokunularak ayırdına varabileceğiniz şeyler yapıyordu. Görsel yanılmalarla dolu bir mozaiği, sadece dokunarak anlamanız için elinden geleni yaptığı ve bu konuda epey başarılı olduğu rahatlıkla söylenebilirdi. Sonra sadece göz kapaklarını kullanarak görsel şeyler yapmaya başladı. Ardından dili kullanarak her tattan yiyecekler… Kulağı kullanarak sadece işittiğinizde tam olarak anlayabileceğiniz tablosesler… Tabloses, onun icat ettiği bir şeydi. Retina hareketini izleyip oranın sesini kulağına veren tablo şeklinde …

Okumaya Devam Et

16.01.2018

Yerde bir tesbih bulmuştum. Keçiboynuzu çekirdeklerinden yapılmıştı. İmamesi de kemikti. Hiç düşünmeden eğilip aldım. Boncukları teker teker parmaklarımın arasından geçirdim. Aynı anda olağan dışı bir sıcaklık, bir mutluluk vücudumu dolaştı Sanki bu tesbihi daha önce eline alan çok mutlu bir insandı; ya da onun çok mutlu bir anı bu tesbihe sabitlenmişti. Ne olmuşsa olmuş, bu tesbihi elime alır almaz, son derece üzgünken; son derece mutlu oluvermiştim. Onu gömleğimin göğüs cebine koyar koymaz kronik mutsuzluğum beni tekrar bulmuştu. Gerçi onun sıcaklığı bile bu mutsuzluk sisini delmeye yeterliydi. Her şeye rağmen hafif bir mutluluk benimle kalmıştı. İşime devam ettim. Kağıt toplamaktaydım. Ve …

Okumaya Devam Et

20.11.2017

Onlar, yumuşacık, canlı tenleriyle bize hükmettiler. Bizi yaratıp bize akıl verdiler… Onların sesleri yumuşaktı. Duygu doluydu. Onlar şiiri biliyorlardı. Şarkı söylüyorlardı. Dans ediyorlardı. Gülebiliyorlardı. Ağlayabiliyorlardı. Ağladıklarında gözlerinden kokusuz berrak bir sıvı çıkıyordu. Onlar tadıyorlardı. Kokluyor, görüyor, işitiyor, dokunuyor, rüya görüyorlardı. (robot yaradılış destanı 2. bab. 3-6.)’ Bu sözcükleri söyleyen mekanik seslerden sadece birisiydi. O tekrar yeşertme bölümünün tohum taşıyıcı birimiydi. Adı Gözyaşı idi. Gözyaşı, asla bir robotta olamayacak, kutsal kitaplarında bahsedilen yaratıcılarının salgıladığı bir sıvıydı. Onların özelliklerini isim olarak alan bir sürü robot vardı. Dindar robotlardı onlar. Tıpkı onun gibi. Bu adı, anneyle baba robot ona bilincini kazandıracak çipi taktıktan …

Okumaya Devam Et