28.07.2018

Kış mevsimi olmasına rağmen havalar son derece ılık seyrediyordu. Yine de epey yağışlıydı ve nemin olduğu her yerde olduğu gibi etrafta salyangozlar kol gezmekteydi. Onlara basıp o diş kamaştırıcı çatırtıyı ayaklarımın altında duymaktan takıntılı bir biçimde korkmaktaydım. Bir kere olmuştu çünkü. Gerçekten bir salyangozu ayağımın, o lanetli sağ ayağımın altında ezmiştim. O sert kabuğun altındaki sümüksü madde… Onu hayal etmek bile… Hayatımda hiçbir şeye acımamış olan ben, bu yaratıklara acıyordum. Bu kadar savunmasız oluşlarına. Bir tuz taneciğinin yumuşacık bedenlerini çözüverişine sözgelimi… Acımak, bana gökteki yıldızlar kadar uzak olduğundan, düşünce ufuklarıma kadar dolduruyordu zihnimi bu yaratıklar. Attığım her adımda onları düşünür …

Okumaya Devam Et

19.03.2018

Bir ormanda yaşarmış ağustos böceği ile karınca. Karınca çalışırmuş karınca kararınca. Ağustos böceğiyse çalarmış saz, bitene kadar yaz. Ama karınca etmiş onu ikaz. Demiş, ‘aman kardeş! gelecek kış, biraz çalış.” Dinlememiş bizimki, Yazın neden çalışılır ki? Gelmiş kış, Karınca yuvasına sığınmış. Sığınmış ama Canı çok sıkılmış. Ağustos böceği acıkmış ha acıkmış. Karıncanın kapısını çalmmış. Demiş, “Aman karınca kardeş, Açım, lütfen, ver bana biraz aş.” Karıncanın yemeği bolmuş, Tadı yokmuş. Demiş ağustos böceğine, “Haydi, içeriye girsene. Çok canım sıkılıyor, Biraz şarkı söylesene.” Şarkı söylemiş bir yıl boyunca, Hemm eğlenmiş, hem dinlenmiş karınca. Yaz olmuş, ağustos böceği demiş karıncaya, “Karınca kardeş, eksik …

Okumaya Devam Et