16.10.2018

Barış Kebapçısı… Dükkanıma girdiğinizde, mis gibi kuyruk yağı kokusuyla selamlarız burnunuzu. Genel olarak sizi selamlayansa çoğunluk Selçuk’tur sağ olsun. Kendisi garsonumuzdur. Nazmi ve Rıdvan da garsonlarımızdır. En eli çabuk olan Rıdvan, en sakarları Nazmi, en güler yüzlüleri de Selçuk’tur. Aşçı da bendeniz. Adım da Yusuf. Aynı zamanda bu dükkanın sahibi olurum. Ha, kasada da Servet durur. Servet güvenilir çocuktur, oğlumdur. Peki bu dükkanın adı neden Barış’tır bilir misiniz? Barışın asla olmayacağını bilirim. Onun için barış istediğimden dükkana Barış ismini koymuş değilim. Ne de olsa bu dünyada geçerli tek şey savaş olacak hep. Oğullarımdan birisinin adı falan da değil; ya da …

Okumaya Devam Et

05.04.2018

Bir şey kaybetmişti ve onu bir türlü bulamıyordu. Ne kaybettiğini, daha doğrusu kaybettiği şeyler arasından hangisine o kadar üzüldüğünü, hangisi için yatırım yapması gerektiğini, hangisini bulmayı gerçekten istediğini bilmiyordu. Bu da bir dünya şeyi kaybetmekten katbekat daha iç acıtıcıydı. O kadar çok şey kaybetmişti ki, kaybettiği şeylerin bir listesini bile yapamayacak hâldeydi. Kayıplarını unutmak otomatik olarak yaptığı bir eylem haline gelmişti çünkü. Kayıplarını dahi kaybetmişti ve tek odaklandığı şey buydu. Bunları düşünürken; çantasını boşaltmaktaydı. Çantasının içinde küçücük olana kadar özenle katlanmış, eski ve çantadaki bir şeyler bulaştığından yapış yapış bir kâğıdı eline aldı. Alelade bir kâğıttı ama kâğıtta yazılı olan …

Okumaya Devam Et