Bir devlet dairesinde memur olarak çalışıyordu. Daha doğru bir tabirle kamu personeli… Uzun bir odadaydı. Odanın en ucundaki büyük masada küçücük kaldığını biliyordu. Onun küçüklüğünü vurgularcasına sandalyesinin arkalığı da oldukça uzun ve genişti. İki telefon, bir bilgisayar ve daha birkaç şey vardı masada. Ne var ki, o yoktu. Ruhu başka bir yerdeydi. Gülümsemesini başka yerlerde unutmuş olmasına rağmen kimse anlamasın diye bir yerlerden ödünç bir gülümseme alarak telafi etmeye çalışıyordu. Eylem insanı olduğunu kendisine sık sık söylemesine rağmen orada tüm gün oturması ironik değil miydi? Aslında onunla ilgili birçok şey öyleydi. Mutsuz muydu? Belki… Bazen… Çoğunlukla mutsuz olmayı kendisine yediremezdi …