08.05.2019

Çok eski zamanlarda tanrı görünmezdi. Melekler ve cinler de öyle… Zaman geldi, insanlık onları görünür kıldı. Artık tanrıya ulaşmak çok kolay oluvermişti. Sadece onunla konuşamıyor, nasıl bir şey olduğunu anlayamıyorduk tam olarak çünkü herkese farklı bir şekilde görünüyordu. Melekleri ve cinleri görebiliyorduk; ama. Nasıl bir şey olduklarını idrak edebiliyorduk. Kılık değiştirdiklerinde bile, bu işin erbapları tarafından bir tür etiketleme sistemi başlatılmıştı. Cin ve meleklere de birer kimlik verilmişti artık. Melekler bu işe sıcak bakıyorlardı; çünkü onlar yaradılış icabı iyi varlıklardılar. Cinlerde durum değişkendi. İyi cinler bile özgürlüklerine epey düşkün oluyorlardı. Onlar da anlaşmalarla bağlanıyordu insanlığa. Eskiden söylenen cini kendine bağlama …

Okumaya Devam Et

17.09.2018

Mikrofonu eline aldığından itibaren, ağzına kadar dolmuş koskoca salonda çıt çıkmıyordu. Hiç de tuhaf bir şey değildi; çünkü yılların münzevi Kuklacı’sı ortaya çıkmış, neyi nasıl yaptığını anlatıyordu. Zaten sadece salondakiler dinlemiyordu onu. Dünyadaki tüm medya kanallarında tek gösterilen şey oydu. Altında bir ördek bulunan bir tekerlekli sandalyede otursa bile ihtişamından hiçbir şey kaybetmemişti. İnsanlar onu tanımasa durum değişebilirdi; ama bebekler bile tanıyordu onu artık. Estetisyenlere bir sürü erkek gelip; vücutlarını onunkine benzetmeyi talep ediyorlardı. Hatta kadınların bir kısmı da… Ona kimse benzemiyordu çünkü. Benzeyemiyordu… Vücudunun her yerine ucu ufukta kaybolan kukla iplerini simgeleyen, diğer yandan da bir örümcek ağının karmaşıklığındaki …

Okumaya Devam Et

29.12.2017

Bilmediğim bir şehirde, bilmediğim bir meydandaydım. Galiba şehrin en büyük meydanıydı. Yürürken birden gelen bir sesle irkildim. Mikrofona vurularak yapılan “pat” sesiydi. Ardından; “Ses kontrol bir-ki,” demişti gevrek bir ses. Etrafıma baktığımda, öylesine kondurulmuş bir yükseltinin üzerine çıkmış, elinde bir mikrofon, kısa boylu, tombulca bir adam gördüm. Adam mikrofona eko verip o gevrek sesini bir miktar daha tacayipleştirdikten sonra konuşmaya başladı. bir şeylerle uğraşıyordu bir yandan da. Sonradan o şeyin gürültülü bir müzik arayışı olduğu anlaşılmıştı; çünkü adam konuşurken bir anda gürültülü bir müzik yayını başladı koskoca meydanda. Mikrofonun sesini biraz daha açtı ve hoş geldiniz faslından sonra bir çekilişten, …

Okumaya Devam Et

16.11.2017

Fısıltılar… Fısıltılar… Koskoca ülkede herkes, her şey fısıldıyordu. Arabalara susturucu takılmıştı. Anons sistemleri fısıldıyordu. Mikrofon külliyen yasaktı. Hapis cezası veriliyordu bulundurup kullananlara. Reklamlar bile fısıldıyordu. Müzik kulaklıkla dinleniyordu. Gürültülü müzik dinleyenler toplumdan dışlanıyor, kulaklıkla bile olsa, bunu yapanlar pislik muamelesi görüyorlardı. Öyle ki, stüdyoların kapısında polis bekliyordu ses yalıtımı iyi olmayan yerlere ceza yazmak için. Yüksek sesle konuşmak gibi talihsiz bir huyu olan, bunu ne yapsa değiştiremeyen biri linç bile edilmişti. Tarih kitaplarından okunabilirdi. Ülkenin sınır kapılarında askerler sus işaretiyle bekliyorlardı. Bu bir nevi törensel duruştu. Seremoni haline gelmişti. Ateşli silahlar kullanamıyordu kimse.  Devlet görevlileri bile… O gün, her zamanki …

Okumaya Devam Et