17.02.2019

Motosikletlerin yaktığı benzin neden farklı kokar bilmem. Aslında söylemişlerdi ama hatırlamıyorum. Bana bu koku cesareti çağrıştırır. Arabalarda kullanılan benzin tuzu kuruluğu düşündürtürken motor benzini birazcık daha düşüncelidir, birazcık daha asi, birazcık daha esnektir. Ama kokusuzdur bisiklet. En iyisi odur. Sadece pabuçları eridiğinde gürültü yapar frenleri. Sadece zincir attığında takırt eder ve o, gözü karadır ama motor gibi dayılanmaz ya da araba gibi ayak sesiyle ortalığı titretmez. O sadece, ses çıkartmayan, lastik ayakkabılarıyla geçen bir işçidir. Hey hat ki, dünya yüzeyinde en çok yer kaplayan o değildir. Ben bile, bisikletin kokusundan çok motor benzininin kokusuyla anımsarım özgürlüğü. Oysa özgürlüğü çağrıştırmak bisikletin …

Okumaya Devam Et

21.10.2018

Nereye sığacağımı bilmiyordum. İnsanlardan nefret ediyordum. Dünyadan nefret etmiyordum ama insanların oluşturduğu dünyadan nefret ediyordum. Peki ne yapabilirdim? Bir Azeri’nin kurmuş olduğu Asgardia yani tanrıların şehri demek olan, tuhaf ülkeye vatandaş olup bir gün uzaya yerleşmeyi ummak mı? Hem de öyle bir söz vermemelerine rağmen… Bir umut… Zaten ne işe yarar ki bu? İnsan her yerde insan değil mi? İki yıla kalmaz gürültülü bir motor egzozunu sala sala ortalarda dolaşmayacak mı sanıyordum? Sonra bir kediciği, sırf zevkimiz için dünyadan söküp alacağımız bir kediciği ezmeyecek mi? Ölmek mi? Ama ya öbür dünya varsa? O zaman da insanlarla karşılaşmayacak mıydım sanki? Bir …

Okumaya Devam Et

09.09.2018

Motor sesleri yükseldiği an, belki ondan da önce görünmüştü ufukta. Sesleri duyduğunda kendi halinde kahve içmekteydi. Sakindi ama beklemekten de geri durmuyordu. Neredeydi? , Nerede kalmıştı? Onu beklediğini biliyordu. Gelmesi bunu değiştirmemişti. O beklemeye devam etmişti; çünkü beklediğini bulamamıştı. O sabrı ve güveni beklemişti. Daha doğrusu, güveneceği kişiyi sabırla beklemişti; ama beklediği şey gelmeden önce, sabırsızlığına yenilemeyerek; onun yerine karar verilmesine izin vermişti ve tüm isteklerinden feragat etmişti. en azından kısa bir süreliğine. Tüm isteklerinden feragat ettiği taktirde ne olur onu bilmek için. Hiçbir şey olmamıştı. Onun ne istediğini hiç kimse bilemezdi. Ne ummuştu ki? Biraz rahatlık mı? Başkalarının onun …

Okumaya Devam Et

10.08.2018

İyi bir koşucuydum. Aslında iyi olmak için koşmayan bir koşucuydum. Hayır… Bir insandım. Koşan, koşmak için bir sürü sebebi olan ve bunu iyi yaptığı söylenen, hatta bir koşucu olduğu söylenen bir insandım. Sadece koşabilme özelliğim, bir insan olmamın önüne geçmiş ve isimleşmişti. Birden insanlar benden bahsederken sadece ‘koşucu’ der olmuştu. Bir sporu iyi yapışımla ünlü olmuş, sadece onun, bir sporun sayesinde ismim duyulmuştu. Bu çok doğal bir durumdu. Hangi iyi sporcu böyle bir şeyle karşılaşmıyordu ki… Oysa zerre kadar doğal değildi bana göre. Bunun doğal olmadığını yerleşik inançları kabullenmiş zihinlerinize nasıl açıklayacağımı bilmiyorum. Ünün anlamsızlığından başlayıp bir sürü başka şeyle …

Okumaya Devam Et

30.03.2018

Her açıdan tertemiz bir arabası vardı. Motorundan sis lambasına kadar her parçasını bizzat, uzun uğraşlar sonrasında yapmıştı. Tıpkı bir bitki gibi fotosentez yaparak çalışıyordu bu araba. Daha doğrusu fotosentezin sadece karbondioksit alıp oksijen verme bölümünü yapıyordu. Bir bitkinin gece yapacağı gibi yapmıyordu. Böyle bir şey icat ettiği için kendisiyle gurur duyuyordu. Pek yakında bu arabayı seri üretime geçirmeyi planlıyordu. Çok heyecanlıydı! Sıfırdan bu duruma gelebilmiş, yeterince varlıklı bir insandı o. Onun için bu arabayı yaparken kimseye ihtiyacı olmamıştı ekonomik olarak. Seri üretime geçerken de olacağını zannetmiyordu. Yine de halletmesi gereken bir sürü iş çıkacaktı. Her şeyi tek başına halledemezdi ya. …

Okumaya Devam Et

26.02.2018

Öfkenin zehirli soluğu etrafımı kuşatıyor. Her şeye, herkese kızıyorum. Elimde değil. Bir an bile bırakmıyor beni. Bir an bile oksijen alamıyor hücrelerim. Evrim geçirip öfkeyle beslenmeye başladı bile hücrelerim. Tuzlu sudan tatlı suya geçip boğulmuş bir balık gibi hissederim öfke beni terk ederse. Bunu çok iyi biliyorum ve artık mecburiyetten kendimi öfke ile besliyorum. Öfkeli rüyalar görüyorum geceleri. Gülüşümün her paresi öfkenin oklarıyla donanmış… Kedilere, uçan kuşlara, sineklere; onlara öfkelenmek çok kolay, her şeye her şeye öfkeleniyorum. Bir bebek gülüyor, hatta kahkaha atıyor ve ben başımı başka yere çeviriyorum öfke ve tiksintiden. Televizyona hiç dayanamıyorum. Ya da bazen öfke rezervlerimi …

Okumaya Devam Et