29.04.2019

Çimin üzerinde, üzerini kaplayan kırağıya selam ederdi ilk önce. Sonra da başucundaki şarap şişesine… Kadeh madeh, bardak mardak bilmezdi. Sadece onunla sessizliği ve tükürüklerini paylaşanlarla paylaşırdı mütevazı içkisini. Zaten konuşamazdı. Beyin hücreleri ruhunun anlatacaklarına yetmiyordu artık. Dinleyemezdi de. En azından sözcükleri…. Doldurmuştu kendisini bir şekilde ve artık tümüyle boşalmak istiyor, ruhuna alkolle lavman yapıyordu. Çıkardığı tek anlaşılır iki ses “oy”idi. Derdini anlatması gerektiğinde bu iki sesle anlatıyordu insanlara ve bazen anlayan da çıkıyordu. Kimi herkes anlayabiliyordu ki?

Okumaya Devam Et

25.06.2018

Herkes birbirinin üstüne yığılmış, görevini yapma telaşına düşmüştü. Bir tek yer ve binlerce insan vardı. Bunun için kuyruk ölümüne uzundu. Zemin, insanlar kuyruktaki yerlerini bırakamayacaklarından dışkıyla kaplanmıştı. Sıralarını savan insanlar da zemini temizlemekle uğraşıyordu. İnsanlar liderlerini seçiyordu. Eskisi gibi bölgesel değildi. Artık politikacılar çok daha dürüsttü. Mühürde mürekkep bile yoktu. Kağıtlara yazık olmasın diye hiçbir kağıt da yoktu ortada zaten. Mühür bir tür bilgisayar faresi, kağıt da basit bir el terminaliydi. Henüz on sekizine girmiş genç, terminal ekranındaki isimlere baktı. Bu isimlerden hiçbirini tanımıyordu ama fotoğrafik hafızası tüm isimleri anında zihnine kopyalamıştı. İçlerinden rastgele birisine mührü basıp seçim sonuçlarını beklemeye …

Okumaya Devam Et