22.03.2020

Burada her şey ortalama seyrediyor. Şehirde olabiliriz; ama hiçbir yüksek ses yok. Arabalar korna çalmıyor. Sadece bazen hafifçe, çok hafif dokunuyorlar; ama zaten kornalar değiştirildi buralarda. Kulüpler, barlar kapatıldı. Parlak neon lambaları da yok. Hava ne soğuk ne sıcak artık, sadece ılık. Yine de; ılığın nasıl bir şey olduğu çoktan unutuldu. Sadece sıcak ya da soğuk olmayan bir şey olduğu için ılık diyoruz ona. Sözün gelişi yani. Bundan böyle buralarda ortalama olmak kanunlaştı. Şaka olsun diye söylemiyorum bunları. Dünyanın başka herhangi bir yerinde böyle bir uygulama falan yok, biliyorum; ama buralarda böyle işte. Aslında böyle olduğu bile unutuldu. Bunun normalden …

Okumaya Devam Et

31.05.2018

Kalın, boğumlu, parlak gövdeli bir ağaçtı. Muhtemelen zeytin ağacıydı; ama meyve vermiyordu ne hikmetse. Çok yaşlı ve harap görünüyordu. Azametin ve köhnemişliğin bir arada bulunduğu bir garabetti. Haraplığı bile üzerinde ihtişamla taşıma ayrıcalığı bahşedilmişti ona sanki. İşte o ağacın kuru bir dalından oymuştum kavalımı. Çaldığım vakit sallanırdı yaprakları; ama kimse, ben ve o hariç hiçbir varlık nefesimin sesini bile duymazdı. Ben, sadece kavalın fısıltılarını işitip ona göre çalardım. O ise, duyulacak; duyulması gereken, duymak istediği her şeyi duyardı. Ne duyduğunu bilmezdim ama önemsemezdim. Benim işim çalmaktı. Çaresiz olduğum bir gün, gittim yanına, aldım elime kovuğuna gizlediğim kavalı, çalmaya başladım. Ciğerlerimle …

Okumaya Devam Et