23.01.2020

Tüyler ürperten bir rüzgar vardı sokağın girişinde. Sanki bir korku tünelinin girişiydi burası. Sokağın sonunda ne vardı? İnsan hem merak ediyor hem de girmekten korkuyordu. Ne var ki girmesi gerekiyordu. Bir paket bırakması lazımdı bu sokaktaki bir apartman dairesine. Aslında böyle şeyleri düşünemeyecek kadar çok yere paket taşımıştı. Zamanı da yoktu zaten. Ama bu rüzgar… İlk adımını attı. Sanki bir şeyler, rüzgarın içindeki bir şeyler onu uyarıyordu girmemesi için. Mecburdu. Adımını, diğer ayağıyla tamamladıktan, iki ayağını da aynı hizaya getirdikten sonra tekrar aynı ayağını ileriye gönderdi. Gönülsüz bir akıncıydı ayağı; ama emir büyük yerden gelmişti. Artık diğer ayağı onun önündeydi …

Okumaya Devam Et

18.01.2019

Bir rüzgar esecek Ve merak edeceğim, Hangi kuşun son nefesi gizli, Bu is kokan rüzgarda… Bir adam geçecek ve ben, Ayaklarına bakacağım, Böcek leşlerini sayabilmek için içimden. Bir çocuk bağıracak aptal bir neşeyle. Ve kim bilir kaç kelebeğin kanatları Örselenecek. Üfleyecek, Yürüyecek, Neşeleneceğim. Ve merak bile etmeyeceğim, Kaç cinayet işlediğimi.

Okumaya Devam Et

09.01.2019

Steplerde at koşturmanın nasıl bir şey olacağını hep merak etmişimdir. Sınırlayıcı hiçbir işaret olmadan… Belki sadece yemek yeme ihtiyacı… İnternette profilinde at resimleri olan bir Moğol ile tanışmıştım. Özellikle aramıştım çünkü. Tabii anlaşacağım birisi olması önemliydi; ama ilk ve en önemli kriter Moğol olmasıydı. Görünen ismi bile at emojisiydi. Sonradan öğrendiğime göre Camuka’ydı; ama onu düşündüğümde şimdi bile o emojiyle gelir zihnime. İyi arkadaş olmuştuk. Amaçlarımızı, birbirimizden beklentilerimizi başta söylemiştik. O İngilizcesini geliştirmek, ben de hem biraz Moğolca öğrenmek hem de kendimi davet ettirebilmek… evet, en kısa zamanda beni davet etmek istiyordu. Yani ondan yararlanmaya çalışmamış, gizli kapaklı iş çevirmemiş, …

Okumaya Devam Et

11.08.2018

Yürüyüş yapmayı çok sevdiğinden herhangi bir yer tercih etmeksizin yürürdü. O gün de kayalık bir anda yürümeyi ve yer yer tırmanış yapmayı tercih etmişti. Parası yoktu ama her şeyi basitleştirirdi o. Otostop yaparak ilerler ve çoğu yerde de yürürdü. Böylece hem ilerleyebiliyor hem de değişik yerlerde yürüyüş yapabiliyordu. O gün de her zamanki gibi, dikkatli ve keşfedip öğrenmeye hazır gözlerle etrafına bakarken yüksek bir kayanın tepesine kondurulmuş, o ana kadar hiç görmediği denli devasa bir kuş yuvası gördü. Hemen tırmanmaya başladı. Her ne kadar parası olmasa da tüm teçhizatı yerindeydi. Yuvaya ulaştığında, yuvanın kenarında, dokunduğun an ölecek kadar ölüme yaklaşmasına …

Okumaya Devam Et

05.08.2018

Plajlardan, orada bağırıp çağıran insanlardan, kötü yürekli martılar gibi tiz seslerle kahkahalar atanlardan nefret, nefret ediyorum! Kendilerini kuma gömerler ve bağırırlar… Denizde birbirlerine su atarlar ve çığlık çığlığa koşuştururlar… Birbirlerini boğmaya çalışırlar ve bunun için de çığlık atarlar… Gürültü… Yaptıkları her şeye gürültü hakim olur. Başka bir şey bilmezler gürültüden başka. İnsan denizin karşısına geçip sessizlikte, buz gibi sodasını, ya da ne bileyim, limonatasını falan içemez. Bazen hepsini, oradaki tüm insanları kuma gömmek ve güneşin ısı düğmesini çevirmek, öyle ki, ateşin kumları camlaştırmasına izin vermek ve onları camla sessizleştirmek gelir içimden. Ama ne güneşe hükmüm geçer ne de kendi öfkeme… …

Okumaya Devam Et

28.04.2018

Saatine baktı ve onu yaslanmakta olduğu köprünün korkuluklarından attı. Pahalı bir saatti. Sonra, bir tasarım dükkanından aldığı şapkasını çıkardı ve onu da saatine eşlik etmesi için korkuluktan yolladı. Fazlasıyla pahalı, yılan derisinden yapılmış kemerini de… Ardından ceketini çıkartıp ceplerini kontrol etti. Bir sakız falı… Kağıdı açıp bir daha okudu. Belki de ilk kez okuyordu, anımsayamadı. Onu da denize attı. Elini cebine bir daha daldırdı ve yumruğunun içindeki bir kolye ucuyla çıkarttı. Bir fil şeklindeydi. Önce atmaya kıyamadı; ama şöyle bir kendisini sarstıktan sonra son gücüyle fırlattı onu da. Diğer cebine geçmişti. Bu kez bir çakmak ve bir sigara tabakası çıkarttı. …

Okumaya Devam Et

15.01.2018

Buz gibi havayla sarılmış yürüyordum. Rüzgar dalgalanan çarşaf gibi ses çıkarıyordu etrafımda. Ben yürüyordum. İsterse dünya dalgalansın, yürüyordum ve ne olursa olsun yürümeye devam edecektim. Gitmem gereken bir yer vardı. Bir deniz kıyısı. Sonra da çırılçıplak yüzmem gereken bir deniz, son nefesimi verip bir çift ciğer dolusu almam gereken tuzlu su olacaktı. Söz vermiştim. Bir yıl beklemiştim bunun için. Bir koca yıl… Sonunda o gün gelmişti ve ben ona verdiğim sözü zevkle yerine getirmeye gitmekteydim. Aniden önüme çıkmasaydı… Kolumu tuttu ve beni ona verdiğim sözden alıkoymaya çalıştı. Oysa çok geçti. Söz verilmiş, her şey verilen o söze göre ayarlanmıştı ve …

Okumaya Devam Et

28.12.2017

Bir parka gitmiştim bir gün. Herhalde otuz iki yaşındaydım ama gidip bir salıncağa oturmuştum. Tam sallanmaya başlayacaktım ki, beş yaşında; ama ciddiyetine bakılırsa benim yaşlarımda gibi görünen bir çocuk gelmiş ve: “Abla, biz o salıncağa binmeyiz,” demişti. Nedenini sorunca başını iki yana sallayıp öylece gitmişti. İstifimi bozmadım ve sallanmaya başlamıştım. Keşke çocuğu dinleseydim… Sallanmaya başlar başlamaz, etrafımda tuhaf gölgeler görmüş, acayip sesler duymuştum. Sanki beni fark etmelerini sağlamıştım salıncakta sallanarak. Ardından da yakamı bir türlü kurtaramamıştım onlardan. Sanki o salıncakta işaretlemişlerdi beni ve ondan sonra hayatımın her anında onları gözümün kıyısında görür, kulağımın kıyısında tuhaf seslerini işitir ve dokunma mesafemin …

Okumaya Devam Et