Yalnızlığı henüz idrak ettiğim zamanlardı. İşte o zaman, o parfümün kokusuyla anladım gösterişin hüznünü. Gösterişli bir kokuydu ama edebi bir eser ve o eseri içime sindirdiğim zamanlardaki tuhaf yalnızlığımla, o gösterişli koku, hüzne bulandı. Tıpkı elektroliz yoluyla altın kaplanmışçasına… Şeker kokuyordu parfüm. Ağırdı, pahalıydı ve keskindi. O zamanlar on bir-on iki yaşlarında olmama rağmen, tazecik tenim, o ağırlığı taşıyabilirdi. Taşımıştı da… Bir sürü ıtırlı çiçek, baharat da vardı içinde. Onlar, sonra olacağım kadının ruhundan haber veriyordu şimdiden. Gösterişli ve hüzün kaplamalı… Tıpkı altın kaplama bir madalya gibi… O madalya ‘altın madalya’ değil midir? Kimse ödül verilirken ‘Bu madalya sarıya boyanmış …
Etiket: sos
26.01.2019
Çantasından bir lira çıkarıp çocuğa verdi ve bir ıslak mendil aldı. Pakete doğru düzgün bakmadan çantasına koydu ve unuttu. Ertesi gün, iş çıkışı bir kafede buluşacaktı arkadaşlarıyla. Bir şeyler yedikten sonra eline bulaşan sosu temizlemek için çantasına baktı. Bir ıslak mendil paketi olmalıydı çantasında. Farklı bir şekilde paketlenmişti bu ıslak mendil. Nereden aldığını bile tam olarak hatırlamıyordu. Açıp elini silecekti… Açar açmaz kafeyi harikulade bir koku doldurdu. Keskin olmayan; ama dağılan bir kokuydu bu. Pakete tekrar baktı ve hatırlamak için kendisini zorladı. Bir sokak çocuğundan aldığını anımsadı. Hem de bir lira vermişti bu harikulade kokuya… Paket, seri üretim olmadığını düşündürten …