Aramızdaki yaş farkı önemli değildi. Fazlaydı, evet; ama mühim olan benim evli oluşumdu. Ondan eşime bahsetmiştim ama yine de kendimi kötü hissediyordum. Evet, onu aldatmamıştım aslında. Aşık olduğum bir adamın varlığından bahsetmiş, boşanmak istemiştim. Medeniydim, ikimiz de medeniydik. Yasak bir aşk olsa da herkesin bildiği, alnı açık bir aşktı bizim yaşadığımız. Yasak aşk… Evet, aşktı; ama git gide sevgi de olmaya başlıyordu aramızda. Tez büyüyen bir tür sevgi… Henüz boşanmadığım eşimse, tuhaf bir şekilde rahatlamış görünüyordu. O da beni yeterince sevmiyordu anlaşılan. Peki bir zamanlar gerçekten birbirimizi sevmiş miydik? Galiba sadece aşık olmuş, sonra da alışmıştık. Birbirimizden hiç nefret etmemiştik …
Etiket: toprak
06.05.2019
Kolyesindeki boncuklar kadar insan öldürmüştü. Bizzat yapmaktaydı bu kolyeyi. Boncuklarını taktığı her insanı pişmanlık ve kararlılıkla öldürmüştü. Boncuklar rengarenk ve çeşitli şekillerdeydi. Onları topraktan yapmıştı. Öldürdüğü insanların karakterlerini onlarda yaşatmak için… O, ölüme sevdalı bir kiralık katildi.
26.03.2019
“Yurt” dedikleri, çorak bir toprak parçasından ibaretti. Oysa onlar göçebe falan değillerdi. Aza kanaat etmeye çalışan, durumlarını iyileştirmek için en ufak bir eylemde bulunmayan insanlardı sadece. Tembeldiler. Aslında çok çalışıyorlardı; ama boş yere çalışmanın neresi mantıklıydı? İyi ki oradan geçiyormuşum… İyi ki geceyi geçirmek için içlerinden birisinin kapısını çalmışım… Tanrı misafirini geri çevirmeyip zaten az olan yiyeceklerinden bana verdiklerinde, onlara acıyıvermiştim. Aslında tam olarak acımak değildi. Bir şeyler yapmak istedim onlar için. Acımakla karıştırdığım duygu, saygı duymadan oluşturduğum sempatiydi. Saygı duymamıştım; çünkü durumlarını iyileştirmeyi düşünmemişlerdi bile. Onların yerine ben mi düşünmeliydim? Anlaşıldığı kadarıyla öyle olacaktı. Önce topraklarını verimlileştirmeye çalışacaktım. Solucan …
23.01.2019
“Sus…” “Ama…” “Sus dedim.” “…” Keşke o zamanlar susmasaydı. Ne zaman, kim, nerede, ne derse yapar, uyardı. Bundan bir şikayeti yoktu. Ona kolay geliyordu çünkü. Bir zayıf noktası da yoktu. İnandığı bir şey. İnanmış göründüğü şeyler, başkalarından, yanındaki en çok konuşan kişi olurdu bu genelde, duyduğu şeylerin seslendirilmesinden ibaretti. Sevdiği şeyler de öyleydi. Hep bildik, sevilmesi kolay şeyleri severdi. Yağmurdan sonraki toprağın kokusu, denizin sesi, bir gül yaprağının dokusu, çikolata, havayi fişekler… İnsanları, söylediklerini tekrarlamak için dinler, onları tekrarlamak için konuşurdu. İsminin bir önemi yoktu. Ona “Çok eksi bir” ya da “çok artı bir’ diyebilirdiniz. Eksinin ya da artının varlığı …
18.07.2018
Sana yalancılardan ne kadar nefret ettiğimi söylemeyeceğim. Onları sevmediğimi bile duymayacaksın benden. Sana, yalan söylemenin kötülüklerinden de bahsetmeyeceğim. Yalan söylemenin ne denli özgürleştirici olduğundan ve insanda yarattığı mutluluktan bahsedeceğim. Bunu kullanmanın inceliklerinden dem vuracağım. Ama her şeyden önce ‘yalan’ sözcüğünü ağzında defalarca yuvarla. O yavanlıktan kurtar onu. Utancından arındır. O katmanı em ve tükür. Geriye kalan katmanı ağzında çevirdiğinde, yani kelimenin tadı değiştiğinde bana haber ver. … Tamam mıyız? Değişti değil mi tadı? Biraz görkemli bir tat var şu an ağzında değil mi? Dur! sakın biraz daha emme. Eğer devam edersen, ağzında çevirip durursan bu görkemli lezzet alışkanlık haline gelir …
31.05.2018
Kalın, boğumlu, parlak gövdeli bir ağaçtı. Muhtemelen zeytin ağacıydı; ama meyve vermiyordu ne hikmetse. Çok yaşlı ve harap görünüyordu. Azametin ve köhnemişliğin bir arada bulunduğu bir garabetti. Haraplığı bile üzerinde ihtişamla taşıma ayrıcalığı bahşedilmişti ona sanki. İşte o ağacın kuru bir dalından oymuştum kavalımı. Çaldığım vakit sallanırdı yaprakları; ama kimse, ben ve o hariç hiçbir varlık nefesimin sesini bile duymazdı. Ben, sadece kavalın fısıltılarını işitip ona göre çalardım. O ise, duyulacak; duyulması gereken, duymak istediği her şeyi duyardı. Ne duyduğunu bilmezdim ama önemsemezdim. Benim işim çalmaktı. Çaresiz olduğum bir gün, gittim yanına, aldım elime kovuğuna gizlediğim kavalı, çalmaya başladım. Ciğerlerimle …