Kendini duvarın dibinde unutulmuş, yan yan yürüyen, kurmalı bir yengeç gibi hissediyordu. Birkaç saniye sonra zemberek boşalacak, kurmalı yengeç duracak sanırdınız… Yengecin yavaşlamasından anlardınız bunu belki. Ya da zemberek boşalırken duyulan o cızırtının git gide azalan küçük çıtırtılara dönüşmesinden… Oysa zemberek bir türlü boşalmazdı. Yavaş yavaş denize gömülen Hollanda’dan daha ağır hareket etse de; bir türlü boşalmak bilmezdi işte. Ve yengeç, bir an dahi duvarın dibinden ayrılmadan; ağır ağır ve yan yan, yürürdü. Durmadan… Duramadan…