Bir kitapçı dükkanının vitrininde görmüştüm o maskeyi. Sadece kitap satmayan bir kitapçı dükkanında. Dükkana girdim ve maskeyi daha yakından görmek istediğimi söyledim. Vitrinden alıp tezgaha koydu. Genç bir kadındı. Gülümsediğimde karşılık vermişti. Oysa ben maskeye gülümsemiştim.
Gerçi, belki de bunu anlamıştı; çünkü maskeyi kendisinin yaptığını söylemişti. Güzel bir maskeydi. Deriden, peluştan ve ipten oluşturulmuştu. Yüz ne bir adamınkine ne de kadınınkine benzeyen, cinsiyetsiz bir yüzdü. Bunun nedeni bir insanla bir hayvan arasında kalmış olmasıydı herhalde. Hayvan mı yoksa insan mı, karar veremediğiniz için cinsiyetini düşünmek aklına bile gelmiyordu insanın.
Bu belirsizliği öyle güzel yaratmıştı ki kadın, insan bakakalıyor ve bu maskeyi takarak kendisine bakmak istiyordu bir aynada. Acaba neye benzeyecekti, merak ediyordu.
Belki de sadece ben böyle düşünmüştüm. Mümkündü tabii.
Maskeyi satın almaya karar verdim. Epey pahalı olmasına rağmen hem de. Ücreti ödedim, paketledi.
Eve gittiğimde portmantodaki aynaya bakarak denemeyi planlıyordum.
Denedim de…
Maskeyi takar takmaz vücudumda bir karıncalanma olmaya, etrafım miske benzer güçlü ve hayvansı kokmaya başlamıştı. Değişiyor muydum? Bir hayvana mı dönüşüyordum!
Aynaya baktığımda maske olamayacak kadar gerçek bir boğa başına bakıyordum. Boynuzları büyük, güçlü bir boğa kafası… Sonra bir boğa gövdesi… Bu ben miydim!
Maskeyi çıkarmaya çalıştığımda çıkmadığını fark etmek şaşırtmamıştı beni nedense.
Nasıl çıkacaktı bu maske? Nasıl normale dönecektim?
Zihnim de gitgide bulanmaya, soluklarım hızlanıp pesleşmeye başlamıştı. Muhtemelen ses çıkartmayı denesem pişman olacaktım.
İnsanlığımı hatırlamalıydım. Zihnimin yitmesine izin vermemeliydim. Nasıl yapabileceğimi bilmesem bile, en azından denemeliydim.
Aslında… Ne gerek vardı ki buna? zaten bu umutla, kendimi bir nebze de olsa hayvani bir bakışla görmek için almamış mıydım bu maskeyi? Dünya kadar parayı neden vermiştim ki? Böyle bir şey beklemesem de; en iyisi olmamış mıydı bu şekilde olması… Bir hayvan olmak rahatlatıcı olabilirdi. Mutluluk basit bir yemekle sağlanabilirdi o zaman.
İnsanlığımı hatırlayıp da ne yapacaktım? Var olmamın nedenini arayacak ve bulamayacaktım.
Şöyle rahat bir böğürtü koyuverdim. Muhtemelen bu apartman dairesinde bulunduktan sonra öldürülecektim. ‘Ne çıkar,’ diye düşünüp; hayvanlığımda yittim.