Yürüyorlar. Birbirlerine kaçamak, çoğu zaman umursamaz bakışlar fırlatarak; çoğunlukla telefonlarıyla ilgilenerek… Yüzünde çıbanlar olan adam da onlarla birlikte yürüyor. Bense hepsini görüyorum. Adam önüne bakıyor genellikle; ama dükkanlara baktığı da oluyor. İnsanlarla göz teması kurmamaya çalıştığı açıkça anlaşılıyor. İnsanlar adama iğrenerek, acıyarak bakıyor. Adam biliyor… Bir lokantada durmaya karar veriyor adam. Bir masaya oturuyor. Ben de arkasındaki masaya oturuyorum. Garson menüyü istemeye istemeye veriyor adama. Gitmesini, def olmasını istediği çok belli. Adam umursamıyor. Garsona bakarak çıbanlarından birini kaşıyor. Garsonun yüzündeki tiksinti çok eğlenceli. Yemek sipariş veriyor… Garson yemeğini resmen önüne atıyor adamın. Adam afiyetle yiyor. Onlar gözyaşı mı? Hesabını ödemek …
Ay: Şubat 2020
28.02.2020
Ölüm! Elbette olmazsa olmaz ölüm. Oysa bizler, düşünmeden doğurup; umursamadan öldürüyoruz… Zaten biz hiç düşünmüyor, hiç umursamıyoruz.
27.02.2020
Yürüyordum. Hırpani bir yaratık, yanında aç bir yaratıkla benimle birlikte yürüyordu. Onlar durdular, ben de istemsizce, bu iki yaratığın arasındaki sohbeti merak ederek durdum. “Arkadan olursa yirmi lira daha,” diyordu hırpani yaratık. Aç olan kabul ediyordu salyalarını bile toparlamadan. Yine de ellerini ovuşturmayı ihmal etmiyordu. Karlı bir alışveriş yapmıştı. Birlikte yürümeye başladılar. Benim gittiğim yöne gitmeyeceklerdi. Hırpani olanı düşündüm. Kendisine ait olmayan bir şey üzerinde fiyat belirtir gibiydi. Duygusuzdu. Pazardaki çığırtkanlar kadar dahi istekli değildi. Oysa onlar ellerine geçici bir şekilde alıp hemen satarlardı mallarını. Onlara bağlı olmadıkları içindi bu kadar coşkuyla bağırmalarının nedeni belki. Ürünlerini kendileri yapanların ya da …
26.02.2020
Çatı akıyor galiba ama… Su değil bu… Bu… Kakaolu süt… Yok artık… O mu yaptı yine? Böyle saçma ama komik, mucizevi ama kolay şeyleri ancak o yapabilir. O kim mi? O… Mail sapığım. Somut olan bir mail sapığı bu. Sadece yüzünü görmeyip sesini duymadığım. Hayatıma her yönüyle kendisini göstermeden; en azından o olduğunu bilmeden kendisini göstererek katılabilmiş bir zat. Erkek muhtemelen. Yaptığı bazı işler oldukça kuvvetli birisinin yapabileceği şeyler. Ya da arkası çok güçlü bir kadın. Ekibi olan bir adam… Biri işte… Bilgisayarımı açıp maillerime baktığımda göreceğim maili tahmin ediyorum. ‘En sevdiğin şeyi kafan havaya dikili içmeye çalışmanı görmek isterdim…’ …
25.02.2020
Şıpsevdi bir kıza ihtiyacım yoktu. Ben sağlam bir şey istiyordum. Sağlam bir şeye ihtiyaç duyuyordum… Bir kız gibi konuşuyorum değil mi? Erkekler çiçekten çiçeğe konarken; kadınlar onlara yuva olur. Her zaman böyle değil durumlar. Bu adam da böyle işte. Bir yuva olmak, bir yuva kurmak istiyor. Matematiği iyi, bütçe ayarlamak konusunda kafasını yormak zorunda değil bu adamla birlikte olmak isteyen bir kadın. Ailesiyle arası çok iyi ama Zazaca bilmiyorsa bazen anıların ve anlatılan fıkraların sonlarını anlamayabilir karısı. Tıpkı onun gibi… Öğrenemedi Zazacayı bir türlü. Aslında öğrenmeyi çok istedi; ama öğretmediler ona. Belki onun için bu kadar yabancılık çekiyor her yerde. …
24.02.2020
Bir sürü tuğla dizilmişti. Onların kimin olduğunu, ne işe yaradığını bilmeden yerden alıp alıp atmaya başladı. Kırılıyor, kırılıyordu teker teker. Hepsi paramparça olmuştu. Onların ortalarında, büyük parçaları, tekrar atıp parçalamak için aranırken bir adam geldi ve onu gördü. Adam iri yarıydı. Onun altı-yedi katıydı. “Ne yaptın! Bu tuğlaların hepsini sen mi parçaladın!” demişti gözlerini patlatarak. “Evet, daha var mı?” Çocuğun yüzündeki ifadeyi bu durumdan zarar görmemiş birisi olsa kesinlikle çok sevimli bulurdu. Oysa adam titremeye başlamıştı kızgınlıktan. “Bu tuğlalarla bir duvar örülecekti! Sen ne yaptın? Baban kim?” Durumun vahametini anlamıştı şimdi. “Duvar mı? Ev duvarı gibi mi? Ama olamaz ki, …
23.02.2020
Kanatlarını çırptı. Kendi elleriyle yaptığı, kendi kanatlarını. Güneşe doğru fazlaca havalanmamayı öğrenmişti atalarından. Yere fazlaca inip bir antene takılmamayı da kendisi akıl edebiliyordu. Peki ne yapacaktı havada? Uçaklar ne yapıyorlardı? Bir yerlere insan, eşya, bomba taşıyorlardı. O dünyada olduğu yerden başka bir yerde olmak istemiyordu ki. Yine de havalanabildiğini bilmek güzeldi. Keşke bu kadar uğraşı işe yarar bir şey için olsaydı. Gerçi o mantıklı bir insan olduğunu hiçbir zaman iddia etmemişti. Bu da mantıklı olan bir insanın söyleyebileceği bir şeydi. Arada bir de olsa havalanmak onun için iyi olabilirdi. Bunun için bile değerdi harcanan o kadar emeğe.
22.02.2020
Perdeler kapalı. Yine de pencerenin önünde duruyor. Sadece üzerinde hiçbir şey olmayan perdeye bakıyor. Onun zihninde yeterince şey var, perdenin boşluğu. Karanlığı içini rahatlatıyor bir nebze de olsa. Sonra çok yavaş hareketlerle, iki-üç dakikada perdeyi açıyor. Otuz saniyede açılır oysa. Pencerelerde parmaklıklar var. Dışarıyı parmaklıkların arasından görmek hiç de iç açıcı değil. Yine de hayatını bu pencerenin arkasında geçirmiş o. Öyle yapmaya da devam etmeyi planlıyor. Korkuyor çünkü.
21.02.2020
Ağzımda kürdan olur her zaman. Uyumadığım her zaman… Sigara hiç içmedim. Bir kere içtim; ama nasıl bir şey olduğunu merak ettiğimden… Yani sigarayı bırakmak için yaptığım bir şey değil bu. Artistlik olsun diye de değil… Ahşabın tadını, ağzımda bıraktığı kokuyu, çiğnediğimde bana direnen lifli yapısını sevdiğimden… Dişlerim yaşımdan önce yıpranacak muhtemelen ama hiç umurumda değil. Asla bir cinayet işlememeliyim; çünkü ağzımdan düşen bir kürdan parçası DNA’mı umuma ilan edebilir. Bazen karşı cins bana güler bu huyum münasebetiyle. Bir kadın nasıl olur da ağzında kürdan artistlik yapabilir? Komiğimdir onlar nazarında; çünkü onlar ahşabın kokusunu falan sevdiğime inanmazlar. O kadar yüzeysellerdir ki, …
20.02.2020
İş çıkışında, her defasında, bir körü bastonuyla hızlı adımlarla yürürken görmekteydim. İstisnasız her gün acelesi varmış gibi yürürdü. Bir yere yetişmek ister gibi, yüzünde hep telaşlı bir ifade vardı. Gözleri kapalıydı ama dudaklarını büzüşü, bazen avurtlarını içine çekişi, onu yönlendiren insanlara aceleyle; “Tamam tamam…” deyişi ama yine kendi bildiğini yapışı, hatta bir defasında arkasından küfreden birisini bile umursamayışı, aslında sinirli bir tavırla o yana dönse de acelesi olduğundan boş vermiş gibi davranışı… Bir yere yetişmekteydi bu adam kısacası ve ben onun nereye gittiğini onu her görüşümde daha da merak etmekteydim. Onu izlemek istiyordum; ama bir türlü cesaret edemiyordum. Aslında rahat …