31.05.2018

Kalın, boğumlu, parlak gövdeli bir ağaçtı. Muhtemelen zeytin ağacıydı; ama meyve vermiyordu ne hikmetse. Çok yaşlı ve harap görünüyordu. Azametin ve köhnemişliğin bir arada bulunduğu bir garabetti. Haraplığı bile üzerinde ihtişamla taşıma ayrıcalığı bahşedilmişti ona sanki. İşte o ağacın kuru bir dalından oymuştum kavalımı. Çaldığım vakit sallanırdı yaprakları; ama kimse, ben ve o hariç hiçbir varlık nefesimin sesini bile duymazdı. Ben, sadece kavalın fısıltılarını işitip ona göre çalardım. O ise, duyulacak; duyulması gereken, duymak istediği her şeyi duyardı. Ne duyduğunu bilmezdim ama önemsemezdim. Benim işim çalmaktı. Çaresiz olduğum bir gün, gittim yanına, aldım elime kovuğuna gizlediğim kavalı, çalmaya başladım. Ciğerlerimle …

Okumaya Devam Et

30.05.2018

Eskiden yeniye her şeye rastlayabileceğiniz bir dükkanı vardı orta yaşlarını süren, kısa boylu, uzun ve kırçıl sakallı adamın. Her cumartesi uğrayıp yeni bir şey olup olmadığına bakar, dükkanda bulunup seyretmeyi sevdiğim şeyleri seyreder, bazen de bir şeyler satın alırdım. Dükkanın diplerinde, kalın hasırdan bir paravanın arkasında sazdan örülmüş, kapaklı bir sepetin içinde, eski bir gaz lambası durmaktaydı. Haznesi açılmayan bir lambaydı bu. İşlevsiz gibi görünüyordu. Bu lambanın içine gaz giremiyordu; ama içinden cin çıkıyordu. Lambanın sırrını çok çok az insan biliyordu. Ondan bir dilek dilemeyecek kadar kendilerine yetecek olan insanlar… Cinle karşılıklı bir arkadaşlık kurabilecek türde insanlar… Cinin lambaya bağlı …

Okumaya Devam Et

29.05.2018

Büyü yapmayı bilmiyordum. Büyünün varlığından bile emin değildim ama öğrenecektim. Öğrenecektim işte. Büyü diye bir şey var olmalıydı. Aksi taktirde tüm hayallerim yıkılacaktı ve ben buna müsaade edemezdim. Pes etmeyecektim. Bir şekilde gerçeğin peşinden koşup onu yakalayacaktım ve yakaladığım gerçek illüzyon falan olmayacaktı. Saf büyü olacaktı. Cinciler, Arapça sözcükler, karışımlar… Çoğu yalandı ve doğru olanlar sanki rastlantı icabı doğru çıkıyordu. Emin olmanın bir yolu yok gibiydi. Yine de pes etmeyecektim tabii. Voodoo bebekleri, tuhaf ateş büyüleri, aynı tuhaflıktaki iksir tarifleri, bilinmeyen dilde sözcükler… Bunlar da tam doğruluğu denetlenemeyen şeylerdi. Aslına bakılırsa, tüm bunların ortak bir noktası vardı ve ben bunu …

Okumaya Devam Et

28.05.2018

Karıncaları her görüşünde onlara imrenirdi. Neden imrenmesindi ki? Onlar kadar birlikte hareket etmeyi sanat haline getirmiş yaratıklar var mıydı? Hiç yalnızlık krizi çekmeyecek yegane canlılardı. Aralarındaki her canlının birer görevi bulunduğundan, hayatlarında hiç anlam arayışına gerek olmayacak, bir kere bile kararsızlığa düşmeyecekti. İletişimlerini engellemediğin, onları birbirlerinden ayırmadığın sürece. Aralarından bir tanesini eline alıp kavanoza koydu. Artık içlerinden birisi, tıpkı onun gibi, yalnızlık çekip anlam arayışlarına girecekti. Tıpkı birilerinin ya da bizzat kendisinin ona yaptığını yapmış, bir karıncayı diğerlerinden ayrı tutmuştu. Oysa ne kadar kolaydı kavanozu açıp karıncayı serbest bırakmak!

Okumaya Devam Et

27.05.2018

Kedisini severken ölmüştü. Gözlerimin önünde, öylece kapayıvermişti gözlerini. Öldükten saniyeler sonra dahi, beyin ellerine komut vermeyi bırakmamıştı kediyi sevmesi için. Kediyse fark etmesine rağmen sadece bıyıkları ve kulakları kıpırdamış, onun sevmesine devam etmesine ses çıkartmamıştı. O öldükten sonra, tamamen davranışları değişmişti kedinin. Sanki akıllanmış, bilinçlenmişti. Bana daha yumuşak davranır olmuştu mesela. O ölmeden önce bana tahammül bile edemezken, öldükten sonra yanıma gelip saatlerce bana sürtünerek mırlar, geceleri benimle uyur, tıpkı onun gibi, sabah erkenden uyandırmaya çalışırdı. İşte o konuda eski sertliği devreye girer ve ayaklarımı ısırarak uyandırırdı. Ben de o öldükten sonra kediye düşmüştüm. Başka kimsem yoktu ki… Bir de …

Okumaya Devam Et

26.05.2018

Maden suyumu yudumlarken; midemin rahatlamasını sağlayan bir sıvının varlığına şükran duymaktaydım. Yine de keşke midemle ilgilenen bir sıvı olduğu gibi ruhumla da ilgilenebilen bir sıvı olsaydı. İlgiye o kadar muhtaçtım ki, işlevi mide rahatlatmak olan bir şeye, sanki bir şansı varmış, sanki işlevini sırf benim için yapıyormuş gibi davranmıştım. Aslında olanları duygusal nedenlere bağlayıp onları yine kendi yapıştırdığımız duygu ve bahanelere bulayarak kendimize servis edip afiyetle yemek, her zaman ve her yerde hiç fark etmeden uyguladığımız bir rutindi. Hem de her insan için geçerliydi bu durum. Maden suyunu bile şikayetçi olduğum yoksunluklarıma bağlamıştım. Bundan ötesi ne olabilirdi ki? Neden nankörlük …

Okumaya Devam Et

25.05.2018

Kanat çırpışları alkışa benzeyen bir kuş geçti kafasının üstünden. Gözlerine perde indiğinden kuşun cinsiyeti hakkında en ufak bir fikri yoktu. Aslında vardı. Yırtıcı kuş olsa sessiz çırpardı kanatlarını. Az çırpardı zira. Belki de kuş bilerek ses çıkartmıştı. Sırf onun dikkatini çekebilmek için… Birkaç dakika sonra tekrar geçti. bu kez geçerken tam ellerinin arasına bir yumurta bırakmıştı. Yumurtaya benzeyen bir şey… Gözlerine perde indiğinden, parmaklarıyla kontrol ettikten sonra yüzüne yaklaştırıp gözleriyle baktı. Bir yumurta değildi. Çok daha sert ve parlaktı. Birkaç dakika sonra kuş tekrar geldi aynı alkış sesleri eşliğinde. Bu kez piramit şeklinde, aynı parlaklık ve sertlikteki bir taş getirmişti. …

Okumaya Devam Et

24.05.2018

Çok güzel gülüyordu ve bu, gülüşünün her hecesi, yüreğimi hoplatıyordu. Sanki her defasında çok yüksek bir yerde bungee jumping yapıyordum. Tek farkla ki, bunu yaparken midem bulanmıyordu. Sadece sarsılıyordu. İyi bir şekilde… Ha bir de kalbime bir gülün dikeninin batması gibi bir acı saplanıyordu. Bungee jumping yapan birisi bu tür bir şey hissetmezdi. Onu seviyordum. Ona aşıktım! Üstelik çok iyi iki dosttuk. Anladığım kadarıyla o da beni seviyordu ve… bana aşıktı… Bunu birbirimize söylememiştik. ne gerek vardı ki? İkimiz de gerçeği biliyorduk. Yıllar geçmişti. İki çocuğumuz büyümüş, küçük kızımızın bir oğlu olmuştu. Yani torunumuz… Biz bir kere bile birbirimizi sevdiğimizi …

Okumaya Devam Et

23.05.2018

İşsizdim. İş aramaktan dahi vazgeçmiş bir işsiz… Tam on bir yıldır dileniyordum. Onu bile doğru düzgün yapamıyordum. Bir dilencinin iş bilirliğine bile sahip olamıyordum. Nerede kaldı gerçek bir işe sahip olmak… Bir gün, özensiz giyimli bir adam önüme iki yüz liralık bir kağıt para attı. Teşekkür etmeme rağmen yanımdan ayrılmamıştı. Biraz sağdan soldan konuştuktan sonra bana bir deneyinde yardımcı olup olmayacağımı sordu. Eğer isteğini kabul edersem ciddi bir miktar vereceğini ekleyerek… Kabul etmiştim; çünkü dilenmekten bıktığımı hissetmekteydim. Zaten açlığım son raddeye gelince dilenmeye başlıyordum artık. Güçsüz olduğumdan dilenemiyordum ve gerçekten ihtiyacım olsa dahi kimse bana bir kuruş dahi vermiyordu. Zaten …

Okumaya Devam Et

22.05.2018

Erkenden kalkmak için erkenden uyumak gerekirdi. Ya da hiç uyumamak… O genellikle hiç uyumamayı seçerdi. Daha doğrusu hiç uyumamak zorunda kalıp bunu seçtiğini söylerdi kendi kendisine. Hiç uyuyamayan bir insanın varlığı konusunda şüpheye düşerseniz onu izlemeniz yeterliydi. Hayatında hiç uyumamıştı ve uykusuzluk hastalığı çekenler gibi bu durumdan mustarip olduğunu hissetmemişti. Uyku onun için hiç olmamıştı. Tıpkı doğuştan hiç görmeyen birisi için hiç ışık ve karanlık kavramının olmadığı gibi. Hafızasında ya da öğrenebilme yeteneğinde de bir sorun yoktu. Halüsinasyon falan da görmüyordu hiç. Sadece uyumuyordu. Uyku hapı verildiğinde bile sadece yavaşlıyordu. Doz aşımı durumu söz konusu olmuyordu hem de. Yüz on …

Okumaya Devam Et