26.08.2025

İş çıkışı. Önce eve gidip üzerini değiştirecek. Belki de değiştirmez. Ama arkadaşına vereceği hediyeyi unuttuğu için gitmek zorunda. Birkaç saat sonra işine yakın bir yerde bir kafede görüşecekler. Keşke unutmasaydı. Bir yerlerde aylak aylak gezerdi ne güzel. Ama şimdi iki kere işten eve evden işe gitmiş olacak. O sıkıcı şeyleri günde iki kere yapmak mı… Bir hediyelik eşya dükkanına gitse? Olmaz. Evinde fazlalık iki şey var. Başkaları kendisine hediye olarak vermiş. Ama hiç düşünülmeden verildiği için başkasına verilmek üzere bir kenara koyuldular.. Arkadaşı da o hediyelerden birisini verenlerden. Hangisini vermişti? Hatırlamıyor. Belki de iyi olur onun verdiği şeyin yine kendisine …

Okumaya Devam Et

16.07.2025

Gecenin ortasında, ıssız parkın pürüzlü taşlarının üzerinde, çıplak ayak parmaklarının ucuna basarak yürüyordu. Kusmuklara basmamaya çalışıyordu. Ve cam kırıklarına. Ve sivri taşlara… Ayakkabılarını kaybedeli günler olmuştu. Kaybettiği bir sürü şey arasında onu en çok üzen şey de bu olmuştu. Oysa ben olsaydım ruhumun kaybına daha çok üzülürdüm. Belki de henüz onu kaybettiğini fark etmemişti. Parmak uçlarına basmaktan yorulduğundan tam bir köpeğin özenle oluşturduğu bir idrar birikintisinin üzerine indi topuğu. Ama daha fazla umursayacak hâli kalmamıştı. O da cam parçalarına ya da sadece sivri taşlara basmamaya özen göstermekle yetinir oldu. Adamı uzaktan görünce sevindi. Mutluluğunun sebebi o değildi. Gerçekten mutlu olduğu …

Okumaya Devam Et

18.06.2025

“Ne duruyorsunuz! En yakın arkadaşınıza sahip olmanız için gereken tek şey…” “Alt tarafı biraz para işte…” diye geçirdi içinden. Kolaylıkla karşılayabileceği bir miktarı bas bas bağırıyordu reklamı seslendiren delikanlı. Yetmiş iki yaşında olsa da günlük ihtiyaçlarını gidermek için kimseye ihtiyacı yoktu. Epeyce kısa kestiği henüz tam beyazlaşmamış gri saçları vardı. Bedensel açıdan epey şanslıydı. Belki biraz o şansı kendi yaratmıştı. Yüzü tabii ki kırışıktı. Yine de kimse onun yaşadığı yılların sayısının doğruluğuna inanmazdı. Etrafında böyle bir kanaatte olacak insan da yoktu ya. Zaten onun için bu tuhaf, insana gerçek dışı gelen reklama kulaklarını açmıştı. Küçücük yuvarlak bir nesne gösteriyordu reklamda. …

Okumaya Devam Et

17.06.2025

Yirmilerini sürüyordu. O motosikletle kim bilir neler yapmış, ruhunu hangi deliklere bulaştırmıştı… İlk leşinden geriye kalmıştı bu motor. Onun ilk büyük ganimeti… Ortalama bir adamın iyi sınıf motoruydu. Adam öldükten sonra motor da zombileşmeye başlamıştı. Delikanlının ilk işi egzoz borusunu değiştirmek olmuştu. Daha doğrusu modifiye etmek… Çetenin mahir egzozcusu Ekrem abisine motoru götürmüştü. Motoru yaparken o göstermişti delikanlıya: “Bak Kadir, bu senin ilk kanın. İstersen kaynar su dökeyim de şan olsun.” Motorun selesindeki büyük lekeye törenle bastılar kaynar suyu. Sonra birkaç dakikada borusu da değişiverdi. Artık o geçtiğinde sesi her yerde duyulur olmuştu. O akşam bir bakirenin kanı da selede …

Okumaya Devam Et

16.06.2025

Bir sabah, telaşlı bir elin çalışmadıkları zaman, yani nadiren kaldıkları barakanın kapısına vurmasıyla uyandılar. Haritalarda bile yer almayacak kadar uzak bir yerde oturan bir ailenin ferdi olduğunu söyleyen birisi dayanmıştı kapılarına. Babasının çok hastalandığını, öyle ki, bir hafta yaşamasının mucize olacağını söylüyor, kendisiyle gelip babasını iyileştirmeleri için onlara yalvarıyordu. Karı-koca bebekleri doğana ve anne iyileşene kadar hiçbir yere gitmemeyi planlıyorlardı aslında; ama delikanlının yalvarmalarına dayanamayıp onunla birlikte gitmeye karar verdiler. Üstelik hiç gitmedikleri bir yerdi orası… Önce karısını dinlenmesi için evde bırakmayı düşünen adam, bebeğin aniden doğma olasılığını göz önüne alarak bebek doğarken karısının yanında olabilmek için kendisiyle gelme isteğine …

Okumaya Devam Et

14.06.2025

Bir papağanı alıp genetiğini gagaladığı her biyolojik şeyi kopyalaması için değiştirmiş, ona bir protez baş ekleyerek gagaladığı inorganik şeyleri de kopyalamasını sağlamıştı. Öyle ki, kopyaladığı insanlar asıllarının deneyimleriyle oluşuyorlardı. Eşyalar keza. Onlar da asıllarının aynısıydı. Adamsa tüm enerjisini, kopyalayamayacağı bir şey bulmaya vakfetmişti; çünkü kopyalayabildiği her şey onundu ve o, sırf onun olamayacak eşsiz bir şey arıyordu. Yıllarca aradı ve eşsiz hiçbir şey bulamadı. Ta ki bir gün rüzgârla gelip omzuna konan bir tohumu eline alana dek… Dalgınlıkla tohumu papağanın biyolojik başına uzattı. Papağan onu gagaladı. Bir tane atomla dahi aslını kopyalayabilmesine rağmen hiçbir şey olmadı. Belki de bu şey …

Okumaya Devam Et

13.06.2025

İnci, bir arkadaşına doğum günü hediyesi almak için dükkanları dolaşıyordu. Eşsiz bir hediye olsun istiyordu; çünkü hayatında yapmayı sevdiği nadir şeylerden birisiydi hediye almak. Dolaşa dolaşa çıkmaz bir sokağa girdi. Orada köhne bir dükkan vardı. Dükkânın tabelasında: “Nadide eşyalar ve sanat eserleri satılır” yazmaktaydı. İçeriye girdi. Dükkânın sahibi uzun boylu, ince yapılı, zarif, yaşlı bir kadındı. Yaşını gösteren tek şey, makul ve dikkatli bakan masmavi gözleriydi. “İyi günler hanımefendi. Dükkânınızda hesaplı şeyler var mıdır acaba?” “Elbette, her kesimden insan dükkanımdan alışveriş yapabilir.” İnci dükkâna şöyle bir göz gezdirdi. Ortalık tertemizdi. Raflarda doldurulmuş hayvanlar, üzerlerine çeşitli figürler işlenmiş deri ciltli defterler, …

Okumaya Devam Et

12.06.2025

Peduka ülkesinde ayakkabı yapan biri olmak hiç de küçümsenen bir şey değildi. Bu mesleği yapanların yükleri sahip oldukları itibarı hak edecek kadar ağırdı. Pedukalılar ayakkabıları dünyanın diğer ülkelerinde yaşayan insanlardan çok daha fazla önemserlerdi. Birisinin sınıfı giydiği ayakkabının çıkardığı sesten anlaşılırdı. Genelde benzer giysileri giyiyorlardı. Çünkü öğretileri sade giyinmeyi gerektiriyordu. Öğretilerinin bir açıklarını bulmakta gecikmeyen Peduka halkı, her ne kadar öğretiye riayet edip sade giyinse de ayakkabılarını bir kast aracı olarak kullanmakta da gecikmedi. Sade giyme kuralı ayakkabılar için de geçerli olduğundan, ayakkabıların görünümüne değil çıkardığı sese göre belirlediler kast sistemini. Sıradan halk ses çıkarmayan lastik ayakkabılar giyiyordu. Polis ve …

Okumaya Devam Et

11.06.2025

Zeminin sürekli değiştiğini, ayağının altında devamlı hareketlenip yere düştüğünü mütemadiyen bizzat tecrübe etmese inanmazdı. Zemin o denli sağlamdı. İşte o görünüşte sağlam olan zeminde dört ayak üzerinde yürürken diğer yandan da etrafında iki ayak üzerinde yürüyen diğer insanların ayakkabılarının o normal seslerini işitiyordu. O sesler kendisini hiç normal hissettirmiyordu. Çünkü bu kaygan zemin sadece onun için öyleydi. Diğerleri için değil… Onun ayakkabıları vardı. Tüm yük onlardaydı ama zemin aniden değiştiği için elleri yara bere içindeydi. Kayaların düşmesiyle ezilen kemikleri ona daimi bir acı kaynağıydı. Keşke boks fırın eldiveni olmasa bile en azından fırın eldiveni takabilseydi ellerine. İşte! Ellerinin altındaki güvenilir …

Okumaya Devam Et

10.06.2025

“Hepimiz kolaya kaçmayı severiz, bu bir gerçek. Yine de artık sadece kolayı sever olduk be yavrum,” demişti yaşlı kadın, o yoğun, kapkara gözlerini gözlerine sabitleyerek. Sanki kadının gözleri birer manyetik tornavidaydı da karşısındakinin deneyimsiz gözlerinin içine bir fikri vidalamaya uğraşmaktaydı. Karşısındaki gündelik düşünüp gündelik yaşayan, kendi hâlinde bir gençti. Gözleri kolay kolay vida tutmazdı. Nitekim elindeki telefona kaçamak nazarlar atmaktaydı. “Ne olmuş ki teyzeciğim? Sen de fazla yapışıyorsun geçmişe. Burcun neydi senin bu arada? Bence boğasın sen boğa.” “Ah be kuzum! İşte bak, beni hiç dinlemeden soruveriyorsun burcumu hemen. Çünkü kolaya kaçıyorsun. Beni hiç dinlemeden bir çantaya tıkmaya çalışıyorsun. Ama …

Okumaya Devam Et