31.01.2018

Tek katlı evimin penceresinin önünde, bir kaç ay içinde, türünü bilemediğim bir ağaç büyümeye başlamıştı. Gövdesi çok güzel kokuyordu ve yamru yumruydu. O kadar şekilsizdi ki, bir zencefil kökü onun yanında dümdüz kalırdı. Bir gün arkadaşımın oğlu gelmişti ve bir oyuncakçıda gördüğü arabayı alamayınca kıyameti koparmıştı. Öyle içli ağlamıştı ki, ağlamaktan yorgun düşüp annesinin kucağında uyuyakalmıştı. Pahalı olan arabayı alamayan annesi en az onun kadar üzülmüştü bu duruma. Bir yandan da bana bir çocuğun her istediğinin yapılmaması gerektiğini söylüyor, imkânsızlıklarının iyi bir yanını bulmaya çalışıyordu. Gerçi haklıydı. Bir çocuğu şımartmak ona kötülük yapmak olurdu. Yine de ikimiz de biliyorduk ki, …

Okumaya Devam Et

30.01.2018

Neyi beklediğimi bilmiyordum. Gelmiyordu işte ve ben tam iki buçuk saattir onu bekliyordum. Parktan o kadar çok insan gelip geçmişti ki… Sadece ben ve güvercinler için yem satan kadın sabit kalmıştık. Ha, bir de sivil polis olan boyacı… İçimdeki küçücük bir hissin geleceğini söylediği için beklemeye devam ediyordum. Hissin doğru olup olmadığını bilmek için… Geldikten sonra ona başımla selam verip uzaklaşmayı planlıyordum. Gelirse tabii… … Güneş batmıştı ve ben hala bekliyordum. Artık beklemek o kadar güzelleşmişti ki, gelmesini uman küçük ses susmuştu. Tek umurumda olan şey beklemek olmuştu. … Aya bakarak bekliyordum. Ve yıldızlara… Hayal kurmuyordum artık ona ilişkin. O …

Okumaya Devam Et

29.01.2018

Bir hayvanat bahçesine gitmiştik. Yeğenimi götürmüştüm. On yaşındaydı ve çok iyi gözlem yapan, dışa dönük ve cesur bir çocuktu. Sorgulayabiliyordu. “Neden” sorusunu öylesine sormuyordu. O yaşta öğrenmişti felsefi düşünmeyi. Hayvanat bahçesinde, bitişik kafeslerde bir aslan ve bir koç durmaktaydı. Bu çok şaşırtıcı gelmemişti bana. Yeğenim, duraklayıp bana önlerindekileri göstermeseydi durumu fark bile edemeyecektim hatta. Koçun önüne kanlı bir et koymuşlardı yemesi için. Aslanın önüne de bir sürü tahıl ve ot… Yeğenim cılız ve kıvrak bir çocuktu ve kafesler arasından geçip yiyecekleri değiştirmek istediğini, bunu yapabileceğini söyledi. Kör bir gençten bastonunu ödünç aldı ve gerçekten de tastamam tasarladığı gibi yaptı ve …

Okumaya Devam Et

28.01.2018

Bir telefon kulübesine girdim. Her tarafı açık bu küçük yerde gizlenmeyi umuyordum her nasılsa. Alice gibi yapamayacaktım. Bir tünel yoktu civarda. Narnia’ya giremeyecektim; çünkü bir gardrop da bulunmuyordu etrafımda. Benim de aklıma Harry Potter gelmişti. Bir telefon kulübesinden belki sihir bakanlığına girebilirdim. Belki onlara, o topluma önce ziyaretçi olarak girer, sonra ait oluverirdim. Numaralar neydi? ‘2 4 4 2’ miydi? Unutmuştum. Eğer hatırlasaydım… Belki… Numarayı çevirdiğimde… Alnımı telefona dayadım. Ahizeyi aldım. Artık telefon kartları dijital olmuştu. Kredi kartı gibiydiler anlaşılan. Kart takıyormuş gibi yaptım. Hatta kredi kartlarından bile arama yapılabiliyordu. Kredi kartımı gerçekten taktım ve rastgele bir numara çevirdim. Hiç …

Okumaya Devam Et

27.01.2018

İrade ve aşk… Bu iki kavram yan yana nasıl gelebilir? Gelse de birbirleriyle anlaşabilir mi? Bu soruların yanıtlarını bilmek istememiştim. Daha doğrusu bildiğimi iddia etmek… Aksini ummuştum çünkü. Aşk ve iradenin birbirleriyle anlaşabilmelerini… Aşkın yanında iradenin soğuk nevale gibi görünmemesini ummuştum. Deyim yerindeyse bir kız kurusu gibi… Aslında bu olmuştu. Sabırla… Bizim aşkımız gibi bir aşkta iradenin yeri olmuş muydu? Evet… Oldukça kirli bir geçmişi olan bir insanken onunla karşılaştığımda irademi kullanıp kendime, öfkeme sabrederek inşa etmiştim bu aşkı. En azından, kendime düşeni bu şekilde yapmıştım. O da bana özen göstermiş, önyargılarına boyun eğmemişti. Kendi tez canlılığı karşısında sabırlı olmuştu. …

Okumaya Devam Et

26.01.2018

Her gece rüyamda bu pazara gidiyordum. Tuhaf yaratıkların bir şeyler alıp sattığı, tuhaf şeylerin alınıp satıldığı bu pazara… Şu ana kadar hiçbir şey satın almamıştım. Korkuyordum. O kadar tuhaf şeyler vardı ki… Tekinsizdi çoğu. Alıp kullandıktan sonra başıma geleceklerden ürküyordum. Bu pazarda para geçmiyordu. Almadan önce satıcı bir bedel söylüyordu, ödeyebilirsen alıyordun. Bu kadar basitti. Neler yoktu ki! Kehribarın içine hapsedilmiş renkli bir kuş tüyü hatırlıyordum rüyalarımdan. Tüm güzel sesli kuşları yanına çağırıp en güzel performanslarını dinlemeni sağlayan. Gördüklerimin en zararsızlarından. Bedeli de bir ay boyunca konuşamamak olan. Sonsuza kadar çalışan bir şey için bir ay, oldukça makuldü. Sivilcelerini sonsuza …

Okumaya Devam Et

25.01.2018

İçimde devasa bir boşluk vardı. Sanki bir parçam uzun zaman önce beni terk etmişti ama daha yeni fark etmiştim bu durumu. Öyle bir boşluktu işte ve ben, beni terk eden şeyin ne olduğunu bilmiyordum. Daha kötüsü de bu boşluğu doldurmaya çalışıyor, bir sürü hata yapıyordum. Tıpkı bir dedektif gibi yapmalıydım aslında. Boşluğun ne zaman başladığını bulup o zamandan beri kendi içimde neyin eksik olduğunu aramalıydım. Teoride bu kadar basit olan şey pratikte hemen hemen imkansızdı. İnsanın kendisini sorgulaması çok zor oluyordu ve yavaş işliyordu. Güvenilir de değildi. Bir sabah, güneşin doğuşunu izlemek için erkenden kalkmaya karar verdim. Bilinçli olarak ilk …

Okumaya Devam Et

24.01.2018

Bir yaz günüydü. Akşam serinliği çökmüştü. Sıcaktan bıkmış bedenlerimiz için harika bir teselliydi. Plajda tek tük insan kalmıştı. Ailemden sadece ben vardım. Diğerleri pansiyona gitmişti. Ağabeyim, kardeşim, annem ve babam….. İki oda tutmuştuk. Ben de yüzmekten kendimi bir türlü alamadığımdan hala denizdeydim. Plajda toplasan on beş dakika falan kalmıştım. Saat sekiz gibi denize girdiğimiz hesaba katılırsa epeydir denizde olduğum söylenebilirdi. Denizdeyken düşüncelerimi toparlamayı her zaman becermiştim. Hayatıma ilişkin verdiğim kararları hep bu dakikalara borçluydum. Bu kararlardan hiç pişman olmamıştım. Denizin hayatımda çok büyük bir önemi vardı. Yine düşüncelere dalmış yüzerken; çok çok fazla açıldığımı, akıntının da buna yardım ettiğini fark …

Okumaya Devam Et

23.01.2018

Küçücük, eski bir teknedeydim. Balık tutuyordum. Her gün olduğu gibi. Hayatımı böyle kazanıyordum. Ağlarımda çok az balık oluyordu şu günlerde. Oysa bu zamanlar balık bol olurdu. Güneşin batmaya yüz tuttuğu an, son kez ağımı attım. Birkaç dakika bekledikten sonra her şeyi toplayacaktım. Bugünlük… Ağı çektiğimde bakır bir küp çıktı. Tıpkı binbir gece masallarındaki bir masalda olduğu gibi mühürlü, bakır bir küp… Masaldaki balıkçının yaptığını yapmaya karar vermiştim. Yani küpü açmaya… Mührünü kolayca kırdığımda küp açılmıştı. Tıpkı masalda olduğu gibi, küpten bir sis çıktı. Sis yoğunlaştı ve dev bir cin, gözlerimin önünde somutlaştı. Cin bana baktı, etrafa baktı ve küçülüp bir …

Okumaya Devam Et

22.01.2018

Kıpkırmızı bir elmayı koparmıştım ağaçtan. O ağaçtaki en güzel elmayı… Yıkamamıştım. Nasılsa hiçbir doğa dışı şeyin uğramayacağı bir yerdi burası. Her şey doğaldı. Elmayı kazağımda parlatmış ve ısırmıştım. Ağzıma yumuşacık şeyler gelmişti. Elma kurtları. Onlarca elma kurdu… İşte bu doğal değildi. Bir elmada en fazla iki kurt olmaz mıydı normalde? Oysa ağacın en sağlıklı elmasında onlarca kurt bulmuştum ben.

Okumaya Devam Et