Ofisine gittiğinde, masasında üzerinde hiçbir şey olmayan bir şişe ve bir zarf durmaktaydı. Zarfta: “Beni içersen hazır olursun,” yazmaktaydı. Neye hazır olacağını yazsa olmazdı sanki ha? Tabii ki içmeyecekti. Şişe ve zarfı çöpe attı. İşlerini bitirip eve gitmek için hazırlanırken çöpten kesif bir koku geldiğini fark etti. Şişeyi ve içindeki bilinmezi hatırladı. Zehir gibi kokuyordu. İyi ki içmemişti. Tamam da; ona kim, neden böyle bir şişe gönderirdi? Öğrenmesi Şimdilik imkânsız olan şeylere kafa yormayı boş verip yalnız yaşadığı evine gitti. Ertesi sabah da masasında bir zarf ve muhtemelen içinde ot bulunan kalın bir sigara bulmuştu. Zarfta: “Hazır olmanı hâlâ önemsiyorum,” …
Ay: Ocak 2021
27.01.2021
“Rivayet olunur ki, bir gün yarım akıllı bir kadın gelip; herkesi bir araya toplayacak ve insanlar bolluk ve bereket içinde yaşayacak. İşte o zaman başka âlemler açılacak ve insanın savaşı orada sürecek.” *** Onun bu rivayetten haberi yoktu. Haberi olsa da umursamazdı. Neden umursasındı ki, o yarım akıllı bir kadındı sadece. Rivayetin işaret ettiği kişi olmasının nedeni ve sonucu buydu. Bir ırka mensup olan insanlar sadece kendi ırklarındakikilerin bir araya gelip başkalarına karşı birleşmeyi isterdi. Hatta birçok insan çağa uymadan eski, kullanılmayan sözcükleri kullanırdı. Millet yerine “budun” derdi meselâ ama anlamayanlar olabilirdi. Çoğu zaman kendilerini açıklamaya çalışırlardı. Birisine kızdıklarında, ona …
26.01.2021
O kadar masum kokardı ki, bir demet maydanoz kadar saf, yeşil ve ferahtı kokusu. Parfüm falan da kullanmazdı. Vücut kokusu öyleydi. O kirli sepetine attığında kıyafetlerini koklamadan edemezdim. Bir erkek nasıl olur da böyle kokardı anlam veremezdim. Bu kadar şiddetsiz, erkeksi olmadan; ama kadınsı da olmadan nasıl kokabilirdi? İyi ki bu adam benimdi! Bir gün kazağında başka bir kokuya rastlamasaydım ölene kadar böyle düşünürdüm herhalde. Tuhaf, muhtemelen bir kadın parfümüne ait bir koku. Gerçi erkek de kullanabilirdi ama bir erkek ona bu denli yaklaşabilir miydi? Ertesi gün yine aynı parfümle kirlenmişti en sevdiğim kazağı. En azından onu giymeseydi… O kokuya …
25.01.2021
Hem küçüktu ukulele, hem de tatlıydı sesi. Onu çalmayacaktı da ne yapacaktı? Çocukluktan başlamıştı çalmaya. Şimdi de neredeyse konuşuyordu ellerinde bir ukulele. Yine de ağabeyinden başka yaşayan kimse dinlememişti onu. Hep evde çalardı; çünkü evden çıkmazdı. Korkuyordu. Balkona bile sadece gece çıkıyordu. Ağabeyi de onunla ilgileniyordu işte. Dışarıdaki işlerini hallediyordu. Dışarıya çıkmasa da çok yoğun çalışıyordu. Pazarlamacılık yapıyordu bir su arıtma firmasında. Tabii ki sadece ukulele çalmıyordu. İnternet diye bir şey vardı artık. Çoğunlukla kurumlara web site tasarlıyordu. Kendisini eğitmişti. Sadece dışarıya çıkamıyor, insanlarla karşı karşıya gelemiyor, iletişim kuramıyordu. Ağabeyiyle bile sınırlıydı iletişimleri. İnternetteki çevresi ukalâ birisi olduğunu düşünüyordu. Bu …
23.01.2021
Telefon çaldığında çıkmak üzereydi. Bir pasajda bir dükkân kiralamıştı. Sadece oyuncak bebekler ve onların aksesuarlarını yapıp sattığı bir dükkândı burası. Yurtdışından gelen ve insanların tek seçenekleriymiş gibi görünen bebeklere inat, o türlü çeşit bebek ve türlü çeşit aksesuar yapıyordu. Küçük çaplı da olsa reklam verdiğinden insanlar, hatta bazı anaokulları ondan bir sürü şey alıyordu. Bebekler sadece dişi olmuyordu. Aslına bakarsanız, bebeklerini ve aksesuarlarını bir araya getirdiğimizde bir ülke inşa edebilirdiniz. Depodakileri de katarsanız… Telefonu açtığında akli melekelerinde sorun olduğunu sezdiği bir adam konuşmaya başlamıştı. “Bana on iki köylü bebek ve traktör, tohum, büyükbaş ve küçükbaş hayvanlar, köpek, ve bir çift …
22.01.2021
Kendimi Hephaistos gibi hissediyordum. Bir kamburum yoktu ve cüce değildim; ama kendi kendime tuvalete bile gidemeyen, diğer körlerin bile zavallı dediği bir kör idim. Dışlanmıştım. Ailem ve körler tarafından… Doğuştan görmememe rağmen neden tuvalete bile gidemediğimi bilmiyordum. Yapamıyordum işte. Bunun için çok çalışmıştım gerçekten. Hocalar tutmuştum kendime. Param vardı, yurtdışından hocalar, sinirbilimciler, hipnoterapistler, metafizikle uğraştığını iddia eden şarlatanlar getirtmiştim. Bilerek şartlarımı kısıtlamış, ölmek üzere olana kadar kimsenin bana yardım etmemesini emretmiştim. Olmamıştı. Ya-pa-ma-mış-tım! Ben de tek tutkum olan şeye, teknolojiye yönelmiştim. Kendime, bir beyaz bastonun tutacağına gizlenecek kadar küçük bir kuantum bilgisayarı yapmaya… Belki o zaman bana yol gösterecek, adımlarımı …
21.01.2021
Bir yerlerde bulduğum tüylerle, tohumlarla ha bir de güzel kokan kuru otlarla yapmıştım yastığımızı. Şu “bir yastıkta kocayın” denilen yastıklardandı. Uzun, kalın, sert olsa da başı rahatsız etmeyen… Hiç yıkamazdım onu. Sadece kılıfını değiştirirdim. O yastıkta birlikte kocamayı düşlediğim adam, şimdi ölmüştü. Peki ben bu yastığı ne yapacaktım? Yakacak mıydım? Gömecek miydim? Hiçbir şey olmamış gibi başımın altına koyacak, yatakta yuvarlana yuvarlana, gerine gerine, rahat rahat yatacak mıydım? Yok yok, bunlardan hiçbirini yapmayacaktım. Yeni bir kılıf dikecek, onu ellerimle işleyecek, yeni evli bir çifte verecektim. Ben ise, dolabımın en derin çekmecesinin en dibinde gizlediğim, genç kızlığımda kendim için ellerimle yaptığım …
14.01.2021
Sabah kıyamet habercisi bir sesle kalkar hep. Bu; ayarladığı saat eşliğinde, robotik bir sesin sorduğu, zor bir matematik problemidir. Zorlanmayı sever. Tatlı uykusundan kalkmanın tek yoludur bu. Uyandıktan sonra, çok daha zor sınavlar beklemektedir onu. Çok daha acımasızdır onu zorlayacak olan insanlar. Problemler çözülmeden o bet ses susmayacaktır. Sonra soğuk bir duş alır. Bu kez de bedeni zorlanmalıdır. Ve asıl işkence başlamıştır. Çözümsüz problemlerle gelmektedir önüne insanlar. Onun tarafından çözülemeyecek olan, aslında çözümü sahibinde bulunan problemlerle… Her birini dinlemekte, sahibinin çözmesini sağlayacak küçük soruları bir çobanın değneğini kullanması gibi kullanmaktadır. İnsanların kölesidir o. Düşünme emekçisidir. Efendilerse düşünmemektedir. Düşünmeye üşenmektedir her …
13.01.2021
Çantamı açıp içinden para çıkarttım. Önümde duran çocuğa verecektim, çocuk itti elimi. “Abla verme.” “Neden?” “Verdikten sonra adamdan saymıyorsunuz ki.” “Ne istiyorsun?” “Senden bir şey istemiyorum.” “Neden?” “…” *** O çocuğu yine görmüştüm. Beni henüz görmemişti. Arkasından omzunu tuttum. Bir dev anasına yaklaşıp arkasından gizlice memelerine yapışan bir kahraman gibiydim. Beni aileden saymasını istiyordum. “Bir şeye ihtiyacın var mı?”
12.01.2021
Bir şarkı dinlemiştim bir zamanlar. Bir kuş olmaya ilk defa o zaman özenmiştim. “Bir kuşun sevgisi olsaydım eğer,” diyordu şarkıda. “Pencerende dolaşır, Küçük sırlarına bakar, Yanına gelip; şakalar yapardım. Bir kuşun sevgisi olsaydım eğer Ve sana dokunsaydım.” Küçük sırlar derken… Şarkı söylerken bilerek detone olup kendi kendine gülmeyi sevmen gibi mesela. Tuhaf hareketler yaparak elma soyman, tuvalette bulmaca çözmeyi sevmen, maç izler gibi bilgi yarışması izlemen gibi… Yalnızken burnunu karıştırsan da; avcunun içinde sümüğünü değerli bir hazineyi saklar gibi saklayıp tembellik ve titizliğin bileşkesiyle öylece elini tuvaletin gelene kadar yumruk yapman gibi… Küçük sırlar işte… Yanına gelip şakalar yapma meselesi …