Neden huysuz adamlardan hoşlandığını bilmiyordu. Belki de kendisi de içten içe huysuz olduğu içindi. İlgisini çekiyorlardı. Hele içerikleri doluysa… Yani huysuz olmalarının nedeni varsa. Yani, sırf yaradılıştan değil, içini dolduracak nedenleri bulunuyorsa… Onunla tartışabiliyorsa mesela. Özellikle tartışabiliyorsa… Sonunda aynı fikirde olmaları değildi önemli olan. Tartışmaları yeterdi. Tartışmak için değil de; birbirlerini anlamak için…
Hayatında böyle birisinin eksikliğini hissettiğinden, başka birileriyle tartışmaktan kaçınıyordu. Tartışmak için tartışmazdı o. Anlamak istediği birisi olduğunda tartışırdı. Gerçi herkesi anlamak isterdi belli bir yere kadar ama tartışmaya değer bulacağı insanı her şekilde anlamak isterdi.
Bir gün, onunla tanıştı. Hiçbir ortak noktaları yoktu ama sevmişti onu. Tartışmak istemişti. Tartıştıklarında bazen tadını kaçırsalar da iş kedi köpek gibi kavga etmeye varsa da onunla tartışmak güzeldi. Aynı fikirde olmamak harikaydı. Aynı fikirde olduğu birkaç nadir şeyin olması da…
Aynı fikirde olmamak anlaşmalarına engel olmamıştı hiç. Birbirlerinin fikirlerini deneyecek kadar da geçinebiliyorlardı.
Çünkü zaten öyle ya da böyle birbirlerini sevebilmişlerdi.