16.02.2020

Farklı bir insanı seviyor o. Son derece ilginç bir adam. Diğerleri gibi değil. Diğer adamlar ve diğer kadınlar gibi olmak istese de mayasında bambaşka bir şey var. Bambaşka bir tür tutku… Tıpkı kendisi gibi. Onu bulması kolay olmamış. Sevdiğini anlaması da… Ayrılmak da hiç kolay olmayacak; ama olmalı. Ayrılmalılar… Birbirlerini değiştirmeden; normalleşmeden derhal ayrılmalılar. Belki, kendi başlarına değiştiklerinde bir daha bulurlar birbirlerini…

Okumaya Devam Et

01.02.2020

Hava, güneşin mayaladığı ekmek gibi kokuyordu. Kış ortasında böyle bir hava… Olacak iş değildi. Bu duruma şükredip üzerime hiçbir şey almadan apar topar çıktım evden. Mayalanan görünmez ekmekten ben de birkaç nefes çekmeliydim değil mi? Planım yoktu. Biraz ıssız olan bir yoldan yürümek, ekmeği pek az şeyle paylaşmayı arzuluyordum. Egzoz kokuları bölmesin istiyordum burnumla aldığım lokmalarımı. Yaşlı bir adamın bir bankında yapayalnız oturduğu, küçük bir parka benzer bir yere götürmüştü beni plansız ayaklarım. Adam, öylece oturuyordu. Üzerinde rengi belli olmayan bir pardösü vardı. Kendisine özen göstermekten vazgeçmiş, ya da kuvvetten düştüğü için kendisine yeterince özen gösteremeyen, ona özen gösterecek kimsesi …

Okumaya Devam Et

15.01.2020

Ellerime krem sürmekten hiç hazzetmesem de o rica edince kıramamıştım. Ayyy! Hem de yapış yapış vazelindi sürdüğüm krem. Bu farklı kokuyormuş, o çok seviyormuş. Biraz farklıydı; ama elimi bulaştırmaya değecek kadar güzel kokmuyordu. Şu ana kadar kokladığım hiçbir krem öyle değildi. Ellerimi yıkasam geçmeyecekti. Of! Sonra elimi tuttu. Bunu hep beklemiştim. Kaç yıldır hem de; ama onu hissedemiyordum bir türlü. Elimdeki kremin iğrenç kalıntısı her şeyi maskeliyordu. “Bak, gördün mü, beni sevmiyorsun işte.” “… Ne?” “Kremden nefret ettiğini bilmiyor muyum sanıyorsun?” “Beni mi sınadın sen yani şimdi?” “Seni o kadar çok seviyorum ki!” “Emin olmak istedin…” …” Bir küfrederdim ama; …

Okumaya Devam Et

03.04.2019

Büyümek gerçekten zor mudur? Ergenliğe girdiğimde bunu düşünüyor, kimsenin beni anlamadığına inanıyordum. O gün tramvayda yaşlı bir adamla karşılaştım. Adamla konuşurken bir de baktım, ergenlik sıkıntılarımı anlatıyorum ona. Bekledim… Bekledim… Bekledim… O meşhur; “bizim zamanımızda…” diye başlayan cümleler gelmiyordu bir türlü. Sadece: “benim zamanım yoktu,” dedi tüm vakarıyla. Düşündüm… Benim zamanım vardı; çünkü sadece düşünüyor, hiçbir şey yapmıyordum.

Okumaya Devam Et

18.01.2019

Bir rüzgar esecek Ve merak edeceğim, Hangi kuşun son nefesi gizli, Bu is kokan rüzgarda… Bir adam geçecek ve ben, Ayaklarına bakacağım, Böcek leşlerini sayabilmek için içimden. Bir çocuk bağıracak aptal bir neşeyle. Ve kim bilir kaç kelebeğin kanatları Örselenecek. Üfleyecek, Yürüyecek, Neşeleneceğim. Ve merak bile etmeyeceğim, Kaç cinayet işlediğimi.

Okumaya Devam Et

07.01.2019

Saçma bir reklam vardı bir zamanlar… Hangi ürünün reklamını yapmaya çalıştıklarını anımsamasam da; reklamın şarkısının ilk iki dizesi, o adamı anlatmam için biçilmiş kaftandı. “bir adam vardı, Canı sıkılan…” İşte o canı sıkılan bir adamdı. Muhtemelen reklamın anlatmaya çalıştığı cinsten bir can sıkıntısı değildi bu. Canının sıkılması bir tür diyalektiği başlatıyordu. Can sıkıntısı, bundan kurtulmak üzere bir çözüm arayışı… veeee! Çözüm! Normal boyutlarda bir evi, devasa bir atölyesi vardı. Bunu söylemek çok banal gelecek; ama bunu sıfırdan yaratmıştı. Aslında sıfırdan değil… “Sıfırdan yaratmak” tabiri her ne kadar kulağa hoş gelse de durum hiç öyle olmamıştır elbette. Onun da bitmez tükenmez …

Okumaya Devam Et

21.12.2018

Doğuştan kuduzdu. Evet, bu hastalık kimseye bulaşmazdı; ama genetiğinde böyle bir şey vardı. Sık aralıklarla salya üretir, irtifalı yerlerdeymiş gibi oksijen kapmak istercesine soluklar alır, sudan nefret eder, karanlığı sever, en ufak şeye kızar ve incir çekirdeğini doldurmayan şeylerden nem kapıp huysuzluk nöbetleri geçirirdi. Vücut ısısı da pek fazlaydı kendisini bildi bileli. Ayrıca, cinsel iştahı çok küçük yaşta artmış, başını sık sık derde sokmasına neden olmuştu. Sudan hoşlanmamasına rağmen kudurganlığını beslediği, onun kendi doğal ortamında hissetmesini, rahatlamasını sağladığı için alkole bayılırdı. Alkolü mezelere katarak tükettiği bile olurdu. Katı kıvamlı, kaymak gibi haydarinin içine en sertinden bir çay bardağı alkol… O …

Okumaya Devam Et

09.11.2018

Bana herkes ne kadar sıradan bir adam olduğumu haykırır. Tamam haykırmaz ama bakışlarıyla, hayır dudaklarıyla… ima eder. Neden bilmiyorum. Tanışırız ve… Şöyle bir dudak bükerler… Herkes böyle yapar beni gördüğünde. Anlamıyorum! Görünüşümden mi? Alçak ve ince sesimden, bir türlü sakal bıyık çıkmayan, kadınsı yüzümden mi? Birisini gördüğümde geçmesi ya da oturması için kenara çekilip yerimi verişimden mi? Herkese “Siz” şeklinde hitap edişimden, pek kısa gülüşümden, az konuşuşumdan mı? Neden! Neden! Bir kadını gördüğümde dinleyişimden, tepeden tırnağa süzmeyişimden mi? Fikrimi sadece yerinde söyleyişimden, insanların sözlerini kesmeyişimden mi? Ha belki kitap okuduğumu gördüklerinde, belki biraz o zaman dikkate alır beni bazıları. Okuduğumun …

Okumaya Devam Et

17.10.2018

Elleri yumuşacıktı. Düşünceleri ve sesi de… Sesi kalın, boğuk ama yumuşaktı. Başka birisi onun sesini alsa çok korkutucu bir şekilde kullansa insanların gözü korkardı; ama o kullandığında insanlar kendilerini güvende hissediyorlardı. Çok iri bir insan değildi. Ne var ki, iri bir insan dahi onun tarafından kollanacağını düşünürdü. Bir kavgaya girip yara almadan çıkabilirdi sanki. Güçlü kuvvetliydi. Belki de onun için kendisine bu kadar güveniyordu. Kaslarının her lifini gerektiğinde ve gerektiği kadar kullanmanın bilgisine sahip olduğunu düşündürüyordu insana. Fikirleri de güçlüydü. Esnek ve güçlü… Önyargısız birisi olmaya çalışırdı ama ağlayan insanları sevmezdi. Çok gülenleri de… Sevmemek, kötü davranmak değildi onun için. …

Okumaya Devam Et

11.10.2018

Zamanlar öncesinden gelen, gerçek dışı bir adama aşık olmuştum bir zamanlar. Bir kadının yarattığı bir adama… Başka bir zaman, yine zamanlar öncesi bir adama aşık oluvermiştim ve yine gerçek dışıydı. Bu kez onunla konuştum. Çok konuştum… Kimseye anlatmadığım şeyler anlattım ona. Hiç kimseye anlatmayacağım. Anlatmak mümkün olsa ve kimse beni yargılamayacak olsa da bazen aşk anlatılmaz. Anlatmak en büyük ihanettir bazen… Sonra, artık büyüdükten sonra, gerçek insanlara aşık olmaya başladım. İşte ondan sonra, dik bir yokuşun inişine gelmişçesine, tuhaf bir boşluktan düşmeye başladığımı hisseder hâle gelmiştim nedense. Oysa gerçek canlı olmalıdır öyle değil mi? Değildi işte. Gerçek, canlı falan değildi. …

Okumaya Devam Et