Dostlarımız kızıma bir sürü oyuncak alıyordu. Çoğu ses çıkaran oyuncaklardı. Oynamak şöyle dursun, ilgisini bile çekmiyordu hiçbiri. Canlı renkler, gürültü, hareket… Hiçbir şeyle ilgilendiği yoktu. Ama bir komedi izlerken ya da içimizden birisinin yaptığı bir şeye güldüğümüzde o da gülüveriyordu hemen. Bir bebek ağlasa o da ağlıyordu. Bir gün elime çay döküldü, benimle birlikte o da bastı feryadı. Bundan etkilenecek miydi; yoksa bu durumu yönetmeyi öğrenecek miydi, büyüdüğünde görecektik. Ona duygularla oyuncak gibi oynamayan bir insan olmayı öğretmek gibi büyük bir sorumluluğum vardı.