16.11.2023

Güzel kokan, güzel giyinen bir adam geçiyor karşısından. Yanında iki tane cins köpek… Köpeklerin bacakları Arap Atı gibi mübarek. Adamın elinde bir telefon var. Köpekleri dükkânın kapısının önünde bırakıyor. Benden sonra gelmiş ama bana el ediyor başlarında durmam için. Merak ettiğimden yanlarına gidiyorum. Severim köpekleri, yoksa adam emrettiği için değil. Ne güzeller öyle. Güçlü, ince, soylu… öylece duruyorlar. Köpekleri severim ama kokularını değil. O kendilerine özgü soluyuşları, havlamaları falan güzel de elimi sürdüğümde elimde kalan o kokuları yok mu… Ya da içinde köpek olan bir eve girdiğimde ortalığa hâkim olan, ne kadar temizlense gitmeyecek o ağır koku… Eğer bu adam …

Okumaya Devam Et

09.12.2020

Dostlarımız kızıma bir sürü oyuncak alıyordu. Çoğu ses çıkaran oyuncaklardı. Oynamak şöyle dursun, ilgisini bile çekmiyordu hiçbiri. Canlı renkler, gürültü, hareket… Hiçbir şeyle ilgilendiği yoktu. Ama bir komedi izlerken ya da içimizden birisinin yaptığı bir şeye güldüğümüzde o da gülüveriyordu hemen. Bir bebek ağlasa o da ağlıyordu. Bir gün elime çay döküldü, benimle birlikte o da bastı feryadı. Bundan etkilenecek miydi; yoksa bu durumu yönetmeyi öğrenecek miydi, büyüdüğünde görecektik. Ona duygularla oyuncak gibi oynamayan bir insan olmayı öğretmek gibi büyük bir sorumluluğum vardı.

Okumaya Devam Et