Neden insanlar sonbaharın hüznü çağrıştırdığını düşünürler, bir türlü anlam veremiyorum. Bana kalırsa o sararmış yapraklar ağaçlarda kalsalardı, işte asıl o zaman hüzünlü bir mevsim olurdu sonbahar. Ağaçların çıplak kalmasının neresi hüzünlü, anlamıyorum. Eğer sararmış yapraklar ağaçlarda kalsaydı, fotosentez yapamazlardı ve kelimenin tam anlamıyla aç kalırlardı. Yani bunun hüzünlenecek nesi var? Neden edebi eserlerde ya da insan ruhunda sonbahar bir tür isyan mevsimi oluyor? Aslına bakarsanız,bu mevsimde hüzünlenenler, olayları oldukları gibi görmekten uzak insanlar oluyorlar bence. Ölümden korkuyorlar belki. Hatta kesinlikle ölümden korkuyorlar.
Bunu neden mi düşünüyordum? Çok enerjik bir arkadaşım son günlerde epey hasta ve belki de ölmek üzereydi. O da sonbaharı sevmeyenlerden ve o zaten az olan enerjisinin büyük bir kısmını ölümden korkarak; ya da düştüğü durumdan nefret ederek harcıyordu. Bir pilot olduğum için onu çok az görebiliyordum. İstediğimden çok çok daha az...
O daha önce yaşadığı şehirden hiç çıkmadığından, belki biraz rahatlaması için hep gitmek istediği Avustralya'ya uçmasına ön ayak olabileceğimi umuyordum.
Bunu ona söylediğimde önce istemedi. Sonra da çok fazla heveslendi. Ayarlamaya çalışırken bir sorun çıkacak diye korkmaya başlamıştım.
Bereket bir sorun çıkmadan halletmiştim. Bir hafta içinde yola çıkacaktık.
Uçaktaydık, Avusturalya'ya inmemize son on beş dakika ya vardı ya yoktu. Elbette ben pilotluk yapmıyor, arkadaşımın yanındaki koltukta oturup ona yarenlik ediyordum.
İşte o an, aniden nöbet geçirmeye başladı. Ölecekti, ikimiz de hissetmiştik.
Son sözleri:
"İyi ki burada oldu..." idi.
Son anlarında, sonbaharlardan korkmamayı idrak edebilmişti.