Yeni bir işe girerken daima tedirgin. Kolay mı, yepyeni bir mekan, tanımadığı insanlar, haberdar olmadığı kurallar…
O gün de yine yepyeni bir binanın kapısından girecek.
Yine de yenilikte keramet olduğunu düşünüyor. Sadece tebdili mekânda değil, genel olarak tebdilde ferahlık var ona göre. Değişimi seviyor. Sık sık değişiklik yaptığına göre…
Asansörsüz bir binaya giriyor. Binanın yepyeni olmasına rağmen içinde asansörün olmayışı şaşırtıcı. Altıncı kata çıkıyor. Yani en üst kata. Merdivenleri dev ayaklı, uzun bacaklı insanlara göre yapılmış adeta. Her katta da sadece bir ofis var. Altı tanecik ofis için mi bu kadar tantana yapılmış, hayret ediyor.
Kapıyı ittiğinde çok güzel, net duyulan bir çan sesiyle karşılanıyor. Sanki içeridekilere;
“Bakın, yepyeni bir nefes geldi buraya, sevinsenize!” der gibi.
Gelene de; “Burada hoş karşılanacaksın dostum, ne olursa olsun…” diyerek kollarını açar gibi…
Kapıyı yumuşakça kapatıyor.. Onun geleceğini bilen birisi bilerek kapatmamış olmalı. Koridorda çalışmak için yüksek kokteyl masalarına benzese de yuvarlak değil oval olan dört tane tek kişilik masa, masaların etraflarında da ayakta duran üç kişi var. Sol uçtaki masa boş olduğuna göre nerede çalışacağını artık biliyor. Koridorun sağ ve sol tarafında ikişer masa, ortada da dört kişinin rahatça yan yana yürüyebileceği, ayak seslerini susturan, yumuşacık bir halıyla belirlenmiş yürüme alanı var. Masaların durduğu zemin çimle kaplı. Tuhaf, hem de güneş ışığı lambalarıyla büyümeleri teşvik edilen çimler bunlar. Geniş ve uzun pencereler de açık. Güneş görüyor. Toprak da çamur olmayacak biçimde damla sulama sistemiyle sulanıyor. Bunu bir bakışta anlayabilecek kadar belirgin, paslanmaz borular göze çarpıyor. Gür çimlerin altına gizlenmiş olsa da meraklı gözlerden gizlenmiyor bu borular.
‘Neden oturmuyor bu insanlar acaba?’
İçinden bu soruyu soruyor; ama buraya sandalyelerin yakışmayacağını da düşünüyor sonradan.
Onun masasının karşısındaki masanın başında duran, klavyesinde hızlıca bir şeyler yazmaya ara verip sakince gülümseyerek yanına gidiyor. Diğerleri işlerine devam ediyorlar. Onu selamladılar zaten gelir gelmez. İşlerine devam etmeleri kabalık anlamına gelmiyor onun için. Aksine, işlerini sevdiklerini düşünüyor. Demek ki çalışmak gerçekten güzel o mekânda. Belli oluyor zaten. O kadar güzel kokuyor ki, tertemiz… Üçünün de yüzlerinde bir ışık var, mutlular besbelli.
Ona ofisi gezdirmek için ayaklanmış anlaşılan. Önü sıra koridordaki kapılardan birisini açıyor. Dört tane izole kabin var koskoca odada. Sağlı sollu ikişer kabin… Masasıyla aynı yerde, sol uçta kabini de…
Kabinlerde son derece lüks çekyatlar var. Birer komodin ve ses ve duvarlarında görüntü sistemi de mevcut. İzolasyonu da unutmamışlar.
O odadan çıkıp bir başka odaya giriyorlar. Burada da çimler bulunuyor. Masa yerine spor aletleri var ama. Özellikle trambolini görünce büyüleniyor.
İki kapı daha var. Sağdakini açıyor. Yine dört kabin var. Artık kendi kabininin hangisi olduğunu biliyor, yerini bilmek güzel. Bu kabinler… tuvalet… Hangi tip tuvaleti tercih ettiğini soruyor. Alafranga mı; yoksa alaturka mı? Bir haftada değiştirebileceklerini söylüyor. Bir de tuvaletin ses ve görüntü sistemlerini gösteriyor. Bir interkomu da var. Kafana göre mikrofonu susturma özelliği tanımlı… Bazen toplantıları tuvalette yaptıklarını söylüyor.
Arkada duşakabin bile var… Bir de dolap…
Son kapı da mutfak ve yemek yeme yeri. masalar tekli ama Lego gibi birleşebilir. Herkes ister birlikte yemek yapabilir ister tek başına. Belli bir saat yok; ama onlar genelde bir gibi yemek yiyorlarmış. Tam olarak rutin değil; ama haftada en çok üç gün o saatte yeme gibi bir eğilimleri varmış, öyle söylüyor. Malzemeleri almak için konan paranın bulunduğu bir kasa var. Kasada konacak miktar ve bulunan para yazıyor. Etkileşimli bir kasa bu. Tıpkı ATM gibi kullanılabiliyor; tabii çekilen ve yatırılan para bilgisi otomatik olarak tanımlı telefonlara gönderiliyor. Artık onun da telefonu tanımlı…
Galiba artık hem çalışacak bir işi, hem de kalacak bir evi var.
Bu insanlar onun ailesi olabilir mi? Yoksa çok mu erken karar veriyor?