17.03.2020

Süslü kadınlardan oluşan bir taburun komutanı olarak atanmıştım. Merkezden komutan atamak zorunda olmasalar benim yanıma bile yaklaşacaklarını zannetmediğim tiplerdi hepsi de. Ben tam bir maço kadındım çünkü. Bakımsızdım, sesim sertti, çekicilikten son derece uzaktım, minimalist bir bakış açım vardı.
Silahlarım son derece erkeksiydi. Oysa onlar takılarını silah olarak kullanıyorlardı. Hepsi güzel ve işlevseldi. Öldürmek için kullanılmayan bir tek şey bile yoktu üzerlerinde. Hatta parfümleri bile ancak panzehirleri olanlara güzel kokuyordu. Olmayanlar için ise, güzel ve ölümcüldü. Hepsi son derece nüktedan, son derece civelekti. Bu casuslar arasında bir numara oldukları anlamına da gelmekteydi. Onlar çocuk da dünyaya getiriyorlardı. Amazonlara hiç benzemiyorlardı. Erkeklerden nefret etmiyorlardı. Benim gibi değildiler. Erkekleri taklit ederek büyüyen; ama onlardan nefret eden bir kadın olmak akıllarına bile gelmemişti.
Önce onları anlamalı, sindirmeli, onlardan öğrenmeli; ancak ondan sonra onları komuta etmeliydim.
Eğer bunu hak ettiğimi düşünürsem. Aksi taktirde başka bir yere atanmak isterdim; ama bunu arzulamıyordum. Kimliklerini kabul ederek savaşı kendilerine uydurmuş bu harika kadınlardan birisi olmak için can atıyordum…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir