Adı söylendiğinde yok olan şey nedir?
İnsanlar ‘sessizlik’ diyorlar; ama ben bu yanıtı doğru bulmuyorum. Sessizliğin adını söylediğimde, bağırdığımda dahi hiçbir şey değişmiyor çünkü. Orada, öylece duruyor sessizlik. Kalın, aşılmaz bir duvar gibi.
Hayır, ben sağır falan değilim. Ama…
Hiçbir ses duyamıyorum. Evet, kulaklarım çalışıyor dedim ya, sağır mısınız!
Duymak istediğimi mi duyamadığımı düşündünüz? E o zaman ne duymak istediğimi soracaksınız tabii. Bunu doğrulamazsam ne yapacaksınız peki? Yani duymak istediğim belli bir şey olmadığını söylersem…
Doğru, öyle özellikle duymak istediğim bir şey yok. Peki neden hiçbir şey duyamıyorum?
Aslında… Size duyduğum, gerçekten duyduğum bir şeyden söz etmek istiyorum.
Bir gün, her zamanki akşam yürüyüşlerimden birisini yapıyorken; yaşlı bir adam bağırmaya başladı. Sesini gerçek anlamda duymasam da ne demek istediğini anlıyordum. Yani sıradan bir diyalog kurabilecek kadar…
Adam ölümden bahsediyordu. İyilikten, kötülükten; ödülden, cezadan…
Tam o sırada; bir çocuk, iki yaşlarındaki bir çocuk, adamın önüne geldi ve elindeki arabayı adama verdi.
“Düt Düüüt!”
İşte o çocuğu gerçekten duyabilmiştim. Adamsa, çocuğa bakmadan arabayı geri iterek konuşmasına devam etmişti.