Eteklerini tutuyor. Yerde eteklerine bulaşacak bir şey görülmese de o adeta yerçekiminden, belki de gerçeğin ağırlığından koruyor eteklerini. Mutlu, çok mutlu. Hiç olmadığı kadar belki. Ham ipten dokunmuş bir kumaşı giyiyor üzerine elbise niyetine. Ama elbisenin modeli çok güzel. İnsan bilerek böyle tasarlandığını düşünüyor önce. Sonra o zayıf, neredeyse sağlıksızlıktan şeffaflaşmış yüzüne baktığında gerçek anlaşılıyor. Hem de bir balyoz gibi vuruyor insanın başına. Belki iç çamaşırları bile yoktur, o kadar yoksul görünüyor. Bu çağda bu kumaşı nereden bulmuş? Belki de… Kendi yapmıştır bir şeylerden. Ya da çuvaldır. Evet, çuvala çok benziyor elbisesinin kumaşı. Diken kişi nasıl yapmışsa yapmış, gerçek bir …