28.10.2018

Edebiyat öğretmenimiz rahat adamdı. Bizi eski sözcüklerle çok fazla zorlamaz; “Ne demiş bilmem hangi şair,” gibilerinden, uzun uzun beyit ya da dörtlükleri sıralayıp kafamızı şişirmezdi. O “Edebiyat” sözcüğünün kökünün dahi edebiyatı daralttığını söylerdi. Onun yerine ‘yazın’ demek istemese de; öyle demek zorunda kaldığını söylerdi. ‘yazın’ dediğinde öz Türkçeciymiş gibi yaptığını düşünürdü; ama ‘edebiyat’ sözcüğünden hiç hazzetmediği için bunu göze almıştı. Öz Türkçecilerin de abarttığını savunurdu. Her şeyi ölçüsünde severdi o. Eskiyi abartmamamızı, eskinin bizim mirasımız olduğunu sanıp; bilinmezliğin, kalıpların ve yabancılaşmanın içinde yuvarlanmamamızı öğütlerdi. Bunun aksini de yapmamamızı söyler, eskinin güzelliğini tamamen atmanın cinayet olduğunu düşünürdü. Eski sözcükler hakkında bizimle …

Okumaya Devam Et