Yüz kargası vardı. Arazisinde yuvalanıp bir soplum oluşturmuşlardı. Devamlı yavruluyorlardı ama şimdilik yüz tane vardı. Onlara yiyecek verirdi. Neredeyse evi bile kullanırlardı diledikleri gibi. Canları ister mutfağa gidip yiyecek alırlardı. Ondan çekinmek akıllarına bile gelmezdi. Bir türlü sona ermeyen hayatındaki tek teselliydi bu karga sürüsü. Neredeyse her birinin sesinden tanırdı. Ses tonlarının farklarını hemen öğrenirdi. Arazisinde bir gölet de vardı. Daha önceki sahipleri yaptırmış olmalıydı. Muhtemelen onlar bir sürü sazan balığı atmışlardı gölete. İşte kargalar oranın kıyısına gidip kendi yansımalarını seyrederlerdi. İçlerinden dişi bir karga vardı ki, nasıl olmuşsa bembeyaz, taca benzeyen bir çember vardı kafasında. Bu bir saksağan falan …