Bir sırrı, başka birisinden duymadan; anlamanın, bulmanın; ya da çözmenin mutluluğunu pek az şeye değişirim. O gün de öyle olmuştu. Bir sırrı çözmüş ve mutlu olmuştum. Sırlar bana ip yumağının içindeki küçük bir saç teli gibi gelir hep. Bu saç teli, yemekte bulduğun saç telleri gibi mide bulandırmaz. Organik olduğundan zarar görmeden tahliye etmek istersin onu diğer tellerin arasından. Onun için hassas davranırsın. İpek de olabilir bu. İlle de saç teli olmak zorunda değil sonuçta. Sırrın niteliğine göre değişir. Mesela benim o gün bulup ayırdığım şey ipekti. Çok değerli ve eşsizdi. Ama birisinin saçları için de ipek diyebilirsiniz. Onu ipeğe benzetirsiniz; çünkü yumuşaktır ipek gibi. İncedir.., değerlidir.
Çok kötü hissettiğim bir günde bulmuştum o ipeği hayatımdaki beni kıskıvrak bir sürü şeye bağlayan, birbiri içinden geçip etrafımı kafes gibi kuşatan teller arasından. Bulduğumu anlayıp iyi hissetmeye başlamam biraz zaman almış olsa da; kendimi çok şanslı hissediyordum onu bulduğum için.
Genç bir kız, bir çarşıda bir askıya bir düzine kadar kolyeyi asmış, gayet normal bir şey yapar gibi satmaktaydı. Yaptığı şeyde bir tuhaflık yoktu ama bir büyü vardı işte. Kolyeleri oluşturan boncuklar boyanmamış ahşaptan yapılmıştı. Hatta vernik bile atılmamıştı. Boncuk olması için şekillendirilmeye gerek bile görmemişti onları yapan kişi. Rastgele bir şey yapılmıştı sanki. Emek verilmeden… Önemsenmeden… Sanki bir tür dilencilikti kızın yaptığı. Satılmayan bir şeyi sırf kıza acıdığımız için mi alacaktık? Peçete satan çocuklardan ihtiyacımız olmasa da peçete almak gibi mi olacaktı? Hatta bazen peçete almadan verirdik birkaç kuruş. Bu kız da mı öyle bir şey yapmamızı bekliyordu?
Kolyeleri biraz daha yakından görmek için yaklaştığımda kızın gayet güzel koktuğunu fark ettim. Eh, en azından diğer dilenciler gibi kötü kokmuyordu. Tuvalet gibi kokardı çoğu…
Bir kolyeyi elime aldığımda, işte o zaman ipeği bulmuştum!
Sır, kolyelerin kokularındaydı. Güzel kokan ağaçların gövdelerinden yapılma boncuklardı bunlar ve eğer bu kolyelerden alırsanız bir orman gibi kokardınız. Görsel estetik için değildi onlar, kokusal estetik içindi ve harikaydılar.