11.02.2020

Bir sırrı, başka birisinden duymadan; anlamanın, bulmanın; ya da çözmenin mutluluğunu pek az şeye değişirim. O gün de öyle olmuştu. Bir sırrı çözmüş ve mutlu olmuştum. Sırlar bana ip yumağının içindeki küçük bir saç teli gibi gelir hep. Bu saç teli, yemekte bulduğun saç telleri gibi mide bulandırmaz. Organik olduğundan zarar görmeden tahliye etmek istersin onu diğer tellerin arasından. Onun için hassas davranırsın. İpek de olabilir bu. İlle de saç teli olmak zorunda değil sonuçta. Sırrın niteliğine göre değişir. Mesela benim o gün bulup ayırdığım şey ipekti. Çok değerli ve eşsizdi. Ama birisinin saçları için de ipek diyebilirsiniz. Onu ipeğe …

Okumaya Devam Et

12.01.2020

Düşünüyordum. Bilmek istiyordum… Kim olduğumu, ne istediğimi… Boşluktaydım çünkü. Yaptığım hiçbir şey anlaşılmıyordu. Ben de kimseyi anlayamıyordum. Bir şey dendiğinde amacını sorguluyordum; çünkü kafam karışıyordu mesela. Bunun bir tek sebebi vardı. Kendimi tanımakta zorlanıyordum; çünkü, belki de bundan korkuyordum. İstemesem de; cesur olmak istesem de; içten içe korkuyordum işte. Kendime devamlı yalanlar söylüyordum. Bunları düşünürken; adeta dilek kapıları açıldı ve önüme beyaz bir şey düştü. Sonra daha beyaz bir şey… bir kağıt süzüldü avcuma. Sanki hava elime tutuşturmak suretiyle ikram etmişti bu kağıdı bana okumam için. Kağıtta benim resmim vardı. Daha doğrusu bir tür karikatür. Karikatürde ben eğilip beyaz bir …

Okumaya Devam Et

21.11.2018

Bir kolyem vardı, aile içinde nesillerdir aktarılan. Birkaç kız çocuğu olsa bile bir şekilde hak edenin aldığı; ya da zorbalıkla alınan… En son da ailenin tek kız mirasçısı olan bana aktarılmıştı. Galiba ben son olacaktım çünkü çocuğum olmuyordu. Bir bebeği evlat edinmek istiyordum yıllardır ama bir türlü kendimi gerçekten hazır hissetmiyordum. O gün, bir kafede yalnız otururken; küçük bir kız çocuğu yanıma geldi. Kirliydi. Sokakta yaşadığı belliydi. Kolyemi tuttu ve istedi. Öylece, istedi. Gösterişten oldukça uzak olan kolye, satılsa zerrece para etmezdi. Parlak falan da değildi… Oysa o para bile istememişti. Verdim… Kolyemi de… Anneliğimi de…

Okumaya Devam Et

25.03.2018

Sonsuz bir arayışın arayıcısıydı. Arayışın arayıcısı. Kalemin yazıcısı der gibi. Ya da kâğıdın yazıcısı… Evet evet, bu daha doğru bir tabirdi. Sonsuz bir arayışın arayıcısı olmak, hem zevkliydi; hem de umut kırıcı. Zevkliydi çünkü her zaman aranacak bir şey vardı. Dolayısıyla heyecan bitmiyordu. Ne var ki, aranacak şey hiçbir zaman bulunamıyordu. Dahası bulunamayacaktı. İşte bu da umut kırıcı tarafını oluşturuyordu. Ne arıyordu? Nasıl arıyordu? Ne aradığını bilmiyordu. Sadece aranacak bir şeyi arıyordu. Ne arıyordu? Aranacak bir şey… Nasıl arıyordu? Bir şey kaybedenlerin yanına gidiyor, onlarla birlikte arıyordu bazen. Bazen de sadece boş boş dolaşıyordu. Bir kere gözlüğünü arayan bir adamın …

Okumaya Devam Et

14.12.2017

Hakkımda bilinmesi gereken ne varsa ama ne varsa biliyorlardı. Gerçekten biliyorlardı hem de! Her şeyi… Hangi rengi sevdiğimi, hangi rengi sevmediğimi, ne tür kitaplar okuduğumu, sevip sevmediğim yemekleri, çaya şeker atmadığımı, şekerli çayın midemi bulandırdığını, sodayı çok sevdiğimi, en çok sevdiğim kitabın Pippi Uzunçorap olduğunu, on beş dakika önce ne yediğimi… Gerekli-gereksiz her şeyi… Bilmeleri gerekiyordu çünkü şirketim öyle istemişti. Her şeyi yalansız aktarmalıydım. Gördüğüm rüyaları bile. Tamamen şeffaf olmalıydım. En ufak bir şeyimi gizlersem şirketle olan anlaşma biterdi. Böylece her şey biterdi. İşte o zaman, hakkımda bilinen her şey, tamamen unutulurdu. Yokmuş, hiç olmamış gibi olurdum. Hatta belki öyle …

Okumaya Devam Et