11.11.2023

Adalet için bir tek insanı beklemektense, adaletin tecelli etmesi için tasarlanmış yüz binlerce robottan birini çağırmak…
Ne kadar da yol kat etti insan denen yaratık. Oysa zorbalık, gölgesi gibi geldi peşinden. İnsan ne kadar yol gittiyse o da gölge gibi takip etti. Ne olursa olsun, artık yargılamak çok daha kolaylaştı. Herkes eşit şartlarda yargılanıyor. Adaletin gözü gerçekten kör. Yani zengine fakire; yakışıklıya çirkine bakacak gözden yoksun. Duyguları da yok; çünkü karar verip adaleti sağlayanlar robot. Ne olursa olsun, insan faktörü her zaman bir şekilde adaleti aşmayı bildi. Yine de; sistemimiz son derece iyi. Düşünün, bunu sistemin çarklarında ezilmiş birisi olarak söylüyorum. Gerçi benim ezilmiş olmam insanların, insanlığın gölgesi olan zorbalık, şiddet ve türevleri yüzünden. Zaten onlar olmasa her şey çok daha güzel olacaktı. Belki de; o zaman Kabil Habil’i öldürmeyecekti. Haydi diyelim öldürdü, yüz binlerce savaş geçirdi insanlık. Hiç mi gelişmedi? Hiç mi değişmedi bir şeyler?
***
Sanatı ve meslek eğitimini harmanlayarak eğitim veren bir okula gidiyordum. Kısaca robot parçalarını tasarlayıp imal etmeyi öğreniyorduk. Hocalarım tarafından epey sevilmekteydim. Ayrıca, o zamanlar sistemin içindeki herkesle eşittim; çünkü acil durum zilim henüz benden alınmamıştı.
On altı yaşımı sürdüğüm günlerden bir güne, akşamlardan bir akşama dek.
Beni her defasında alaya alan, her nedense daima benimle uğraşan bir grup vardı. Dedim ya, zorbalık yapmak eski haberdi. Tarihle tek ortak noktamız…
O gün fazlasıyla hesaplı hareket ediyorlardı; ama ben bunu o zaman anlayamamış, önlemimi alamamıştım. Beni evimin yolundaki bir ara sokağa sürüklediler, göğsümü bir bıçakla deştiler, zilimi çıkardılar ve ayakları altında ezdiler. Bunları yaparken de; güldüler, güldüler, güldüler, güldüler…
Artık hakkıma kastettiklerinde robotları adaletin tecellisi için çağıramayacaktım. Kendimi zerrece güvende hissedemeyecektim. Tarihteki kimliksiz, devlet tarafından yaşamıyor sayılan birisi gibi hissediyordum. Bir tek umudum vardı, eğer birisi bana karşı zil çalar da; robotlar benim haklı olduğuma karar verirse onu geri verebilirlerdi. Yeni bir zil alma hakkım yoktu; çünkü mahkûmlara da aynı işlemi yapmaktaydılar ve babası yüksek yerlerde çalışan çetenin elebaşı beni sisteme bir mahkûm olarak kaydetmişti. Mahkûmlar hapse tıkılmıyordu artık. Zilleri alınıp; toplumdan dışlanıyorlardı.
O zalim, o zorba çocuk, sistem üzerinden iğrenç bir suç bulaştırmıştı bana. Robotların kayıtlarındaki suçtan çok daha beteri bana karşı işlenirse, ancak o zaman, bir zile sahip olabilirdim.
Hemen harekete geçmeliydim. Birisinin bana haksızlık yapmasını nasıl sağlayabilirdim? Önce yasaları araştırmalıydım doğal olarak. Onları delebilmeniz için önce tam olarak bilmeniz gerekirdi değil mi?
Adaleti sağlayan robotların içine tasarladığım parçalar aracılığıyla bir arka kapı yerleştirmekle suçlanmıştım o zaman. Çok büyük bir suçtu bu. Peki bundan daha büyük ne olabilirdi? Pek çok şey sayabilirdim pekâlâ ama benim dahil olabileceğim bir şey bulmam gerekiyordu. Öyle bir şey olmalıydı ki, karşımdaki benim suçlu olduğuma emin olmasına rağmen robotlar, haklı, hatta mağdur olduğumu saptamalıydı.
***
Lise arkadaşlarımdan birisinin yanına gidip; ona başarılı olamadıklarını, robotlara yerleştirdiğim arka kapının bunca zamandır sağlam bir şekilde durduğunu söyleyebilirdim. Ne derdi? Nasıl karşılardı? Özellikle suçu kendi uydurduklarını bilirken…
İnsan denen yaratık haklı olduğuna o kadar çok inanmak isterdi ki, kendi uydurduğunu çok iyi bildiği bir şey olsa bile haksız çıkmaktansa, “vay be, ben aslında haklıymışım,” demek hoşuna giderdi. Tabii, aralarından hangisinin haklı olacağını düşünmeye, benden şüphelenmemeye daha çok eğilimli olabileceğini isabetle tahmin etmeliydim. Tarafımdan arka kapı yerleştirilmiş olan robotları çağırmaya ikna edebileceğim kim olabilirdi? Kimi, nasıl ikna edebilirdim?
Hepsini teker teker zihnimden geçirmeye koyuldum.
En mantıklı ve riskli olanında karar kılmıştım. Bu fikri bulan, her şeyi ayarlayan kişide. Çetenin elebaşı olan adamda. Evet, artık çocuk değildi; ama oyunuma gelecekti.
Önce onu takip edecek, gittiği yerleri öğrenecektim. Eğer alışkanlıkları arasında bir barda içki içmek varsa, işim çok kolaylaşacaktı. O bara gidip süklüm püklüm bir karşılaşma ayarladıktan sonra, sarhoş olup her şeyi itiraf ediyormuş gibi yapabilecektim.
***
Zavallı adam, çetesiyle bağlantısı kopunca ne yapacağını bilmez bir insan hâline gelmişti. Onu zorbalığı yüzünden merkeze alan aptal insanlar olmazken hiçbir işe yaramaz olduğunu anlamıştı sonunda. İşte onun için de her gün içer olmuştu o harikulade işinden çıktıktan sonra.
O bara uğramadan önce bile epeyce içmiş, son derece sarhoş ve serkeş bir aptalmış gibi davranarak; bu kez açıktan açığa girdim ve beni tanımasını bekledim. Kendimi dünyanın merkeziymiş gibi düşündüğümü sanmayın, beni tanıyacağını çok iyi bilmemin sebebi bu değil. O tür insanları kendimden de iyi tanıdığımdan. Zaferleri hiç akıllarından çıkmaz o tiplerin. Dolayısıyla da yendiği insanların simaları da… Beni tanıdığında yüzündeki o kendisinden geçmiş, vahşi ifade olmasa belki vazgeçerdim. Belki… Biraz utansa mesela…
Derbeder bir ifadeyle düzenli aralıklarla göğsümü kaşıyordum. Acil durum zilimin olması gereken yeri… Böylece ona zaferini hatırlatıp kendisinden daha fazla emin olmasını sağlamayı hedefliyor, onu daha rahat kandırmak için kendime yer yapıyordum.
***
Tüm ince hesaplarım doğru çıkmış, beni bir kat daha yenilgiye uğratması için ona bütün sebepleri vermiştim. Bu tür insanlar tek kurşunda başarıyla öldürseler de tüm silahı cesedin üzerine boşaltmaktan, zavallı ölünün uğradığı tüm zararı görmekten büyük bir zevk alırlar çünkü.
Hesabınca beni idam ederlerken seyredecek, tek başına bir çete olabildiğini kendisine kanıtlayıp mutlu olacaktı.
Ve… acil durum zilini çaldı.
Bu muhteşem robotlara suçumu anlatırken onlara kayıtları incelemeleri için harika bir sebep vermişti. Benim de kanıtlarım vardı tabii. Sadece onları göstermek için robotları çağırma imkânım yoktu. Artık olmuştu… Böylece, zavallı düşmüş çete lideri, ava giderken avlanmıştı.
Diğer taraftan ben de yıllardır hazırladığım şeyi yapabilmiş, bu kez gerçekten robotlara bir arka kapı yerleştirmiştim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir