Öğle yemeğine çıkmıştım ama aç değildim. Çoğunlukla aç olmazdım bu saatlerde. Yine de yemek arasını değerlendirmek istiyordum. Sokaklarda insanlar dolaşıyordu ama onlara bakmak istemiyordum. Dikkatim vitrinlerde ya da sokak hayvanlarında da değildi. Zeminde ya da gökyüzünde de…
Bina duvarlarındaydı tüm dikkatim. Grafiti sanatıyla uğraşıyordum da…
İnsanlar neden grafitiye karşıydılar, bir türlü anlayamıyordum. Hoşa gitmeyecek sözler yazmıyordum ki duvarlara. Yazılsa ne olurdu hem? İyi şeyler de yapılabilirdi. Bu duvarların kişiliğe ihtiyacı vardı. Ayrıca kadınları aşağılayan yazıların üzerlerini kapatıyordum. Bu şekilde bir sürü kadının telefonları yazılarak onların taciz edilmesine sebep oluyordu intikamcı erkekler. Ya da bazen de kadınlar…
Onları hemen siliyor, yerlerine güzel şeyler yapıyordum. Bir grafiti sanatçısı aynı zamanda grafiti müfettişi de olamaz mıydı?
Sileceğim yazıları zihnimde işaretleyerek yürüyordum. Aynı zamanda yapacağım şeyleri tasarlıyordum. Yazacaklarımı… Bir dükkan açılmıştı ve desteklenmesi iyi olacaktı çünkü batıyordu. Birkaç kişinin konuştuğunu duymuştum. Dükkan sahibinden iyi hizmet aldığını söylüyorlardı. O dükkanın reklamını yapabilirdim. Ama iyi bir reklam olmalıydı. Önce dükkana uğramam gerekiyordu.
Aramın bitmesine on dakika kalmıştı, dükkana da yaklaşmıştım.
Gerçi dersim de yoktu ama bir arkadaşım sınav notlandırmak için yardım istemişti. Cevap anahtarı olan bir test olduğu için işim kolay olacaktı.
Benim yazılı sınavlarla işim olmazdı çünkü resim öğretmeniydim. Aslında yetenekle falan da işim olmazdı. Çocukları yaptığı resimlerin içeriklerine göre sınardım.
Bir resim öğretmeninin bir grafiti sanatçısı olması çok da tuhaf değildi bence.
Dükkana gidecek, oraya kendim için bir sandık sipariş verecektim. Mütevazı bir marangoz dükkanıydı ve benim de gerçekten bir sandığa ihtiyacım vardı.
Onların da tarafsız bbir reklama…