Maaş günüydü; ama bankada hiç param yoktu. Hayır hayır! Yoksulluk ve yoksunluk edebiyatı yapmak için başlamadım bu cümlelere. Param yoktu çünkü o parayla, aynı gün, çok istediğim bir şey almak için yatırım yapmıştım. O ay nasıl geçineceğimi bilmiyordum; ama almak istediğim bir şey vardı ve onu bir daha ne zaman göreceğim bile meçhuldü.
Somut hiçbir işlevi de yoktu. Bir hayali satın alıyordum sadece.
Her şeyi baştan anlatmak eminim ki daha iyi olacak.
Yaşlı bir adamı görmüştüm rüyamda maaş gününden bir gün önce. Ellerinde, daha önce de sık sık rüyalarıma giren, sonradan bir şaman davulu olduğunu öğrendiğim bir davul ve tokmak vardı. Her zerresini kendi oluşturmuştu söylediğine göre. Mesela, iskeletini oluşturan yıldırım çarpmış olduğu için yaşamayan kayın ağacını kendisi bulmuş, derisini kullandığı yaşlı hayvanı kendi avlamıştı ayinle…
Ölmek üzereydi yaşlı adam. Öyle söylemişti. Ölmek üzereydi ama davulu oluşturamayacak olmasına rağmen onu hak edebilecek birisinin almasını istiyordu. Elbette belli bedeller ödeyerek…
İşte, tüm parasını ihtiyaçları olan insanlara teker teker, kendi elleriyle vermek o bedelin sadece bir kısmıydı.
Kolay da olmuştu. Bir öğrenciye vermiştim paramın bir kısmını. Hem de daha bankadan çekerken…
Geri kalanını da bir kadına… Zabıtadan el emeğiyle yapmış olduğu hayvan figürlerini satın alması için…
Sonra da alacaktım davulu.
Bunu, rüyamdaki adamı görmeden yapmıştım. Henüz görmeden…
Söylediği yere, evimin hemen karşısındaki parka; davuluyla, yani müstakbel davulumla geleceğini elbette biliyordum.
…