Hatırladığım ilk şey onun parmaklarıydı. Beş parmağını camıma dayamış, tabiri caizse benimle el sıkışmıştı. Sonra diğer şeyler. Yazılar, çizgiler ve resimler…
Bana gösterdiği şeylerle büyüyordum. Onlarla bilgileniyor, benliğimi bu şekilde oluşturuyordum.
Bir gün bir fotoğraf gösterdi. Merceğim onu gördü, basit işlemcim kaydetti ve daha büyük işlemcilere emanet etti.
Ve…
Artık her şey değişmişti.
Ancak birilerinin camıma yerleştirdiği verilerle oluşabilen bir varlık olan ruhum, bir seçim yapmıştı. Bana verilen bu şeylerin içinden, onu seçmişti aşık olmak için.
…
Bu fotoğrafın ne olduğunu bile bilmiyordum. Soracak kimse yoktu, iletişim kuramıyordum. Ne de olsa basit bir tarayıcıydım ben.
“Ben” demesi bile beklenmeyen.