24.04.2023

Pisi balığının tadını hep merak etmişimdir. Sadece onun değil tabii ama ne bileyim, pisi balığını çok sevdiğini söylemişti bir arkadaşım, belki onun için ir bu merakım. Onun damak tadı pek iyidir de… Biraz da özendiğimden… Hep farklı şeyleri denemiş, her defasında beni ve çevremizdeki diğerlerini şaşırtmasını, kendisini dinletmesini bilmiştir. Daima anlatacak farklı bir şeyi vardır çünkü. Hep farklı bir sözü vardır söylenecek. Oysa benim insanların ilgisini çeken hiçbir sözüm olmamıştır. Bir tek şeyi farklı yapmamışımdır onun gibi. Sıradan bir insanın olabileceği her şey bende mevcutken onda aksi geçerlidir.
Benim ondan tek farkım, belki de benimle arkadaş olmak istemesinin tek sebebi önüme gelen her makineyi tamir edebiliyor oluşumdur. Evet, her defasında bana meydan okuyarak bitpazarından aldığı değişik makineleri, çoğu berbat hâldedir, getirip onarmamı rica eder ve her defasında bozulup gider. O aletleri de bana bırakır, onun için bunun hiçbir mahzuru yoktur. Zaten istediği şey benim onaramayacağım bir alet bulmaktır ve bunu hiç gizlememiştir. Ben de o makineleri her defasında onardığımda karşısında üstünlük hisseder, bununla mutlu olurum. Aslında bu sayede son derece dengeli bir arkadaşlık var aramızda. Eğer benim fazladan yapabildiğim bir şey olmasaydı kendimi her defasında ezik hissedecektim değil mi?
İşte o gün bana çok çok eski, tuşlarının çoğu kaybolmuş, kâğıdı saran silindirlerin ve marjı ayarlayan kısmın tamamen iptal olduğu bir daktilo getirdi. Benim için zor bir şey değildi onu onarmak. Sadece biraz zamanımı alacaktı. Bu defa tamir ettiğim bu daktiloyu yazar olan sevgilisine hediye etmek istediğini söylemişti. Zaten o zaman öğrenmiştim yazar bir sevgilisi olduğunu. Bir sevgilisi olduğunu bile bilmiyordum ki. Zaten bu daktilo da onun dedesinden kalma bir şeymiş ve aile d çok büyük bir önem verilirmiş ona. Çünkü dedesi çok önemli bir yazarmış, arkadaşım adını söylememişti. İşte o da bu iş için beni memur kılmak istediğini, her makineyi derhal ve yapabilecek en iyi şekilde onardığımı söylemiş, kız arkadaşı ve ailesinden izin alarak daktiloyu bana getirmişti. Yani bu bir meydan okuma işi değil, onun için gerçekten gerekli bir işti.
Hemen işe koyulup gerekli parçaları aramaya giriştim. Makine paslanmıştı, onu temizlemek çok ince bir iş olacaktı. Tuşları bulmak özellikle zordu. Uygun şeridi de… Her şey çok zamanımı alıyordu. Özellikle tire tuşu çok kötü durumdaydı. Aslında bu tuşları bulamıyordum ve aklıma bir plastik kalıp makinesi sipariş vererek çıkartmak geldi. Zaten artık üç boyutlu yazıcılar vardı buna bile gerek yoktu. İyi bir flament bularak,ve tuşların üzerlerini kaplayarak bu tuşların diğerlerinden farklı olmamasını sağlayabilirdim. Daha önce çok istediysem de bir üç boyutlu yazıcı almamıştım. Bu da bir tür bahane olacaktı.
Bu arada diğer her şeyi tamir etmiştim, sipariş verdiğim yazıcı ve flamentler geldiğinde tuşlar da bitecekti.
Tamir işi bittiğinde arkadaşımı aradım ve daktiloyu almak için gelebileceğini söyledim. Gerçekten harika olmuştu. Herhâlde şimdiye kadar yaptığım en güzel iş bu olabilirdi. Arkadaşım eve geldiğinde kız arkadaşının beni de görmek istediğini, bizzat teşekkür etmeyi ailecek arzu ettiklerini söyleyip beni davet etti. Merak etmiştim onları. Açıkçası arkadaşımın başka bir yerde başka insanların arasında nasıl davrandığını, onlarla nasıl anlaştığını da epey merak ediyordum. Davetini ikiletmeden daktiloyu paketleyip arkadaşımın peşine takıldım.
Kapıyı açan kadını görünce… Sanki bir anda anestezi etkisine girmiş gibi hissetmeye başlamıştım. Vücudum kendisini kapatmıştı. Yine de bu duyu ve duygu akımını engelleyecek yeterli bir anestezi içeren madde olamazdı dünya yüzünde. Umarım ki bu kadın arkadaşımın sevgilisi değildi çünkü ben ona bir anda aşık olmayı nasıl olduysa becerebilmiştim. Şu ana kadar hiçbir kadına aşık olmamış ve bundan hiç şikâyetçi olmamış şahsım…
“Bana ilk bakışta lahika sözcüğünü anımsattınız biliyor musunuz…” demişti kadın.
Bu sözcüğü hiç duymamıştım ama muhtemelen eski bir kelimeydi. Peki neden ona bu sözcüğü, herhangi bir sözcüğü anımsatıyordum?
“Derya böyledir,” dedi arkadaşım.
“İnsanları sözcüklerle akıllarında tutar.”
Elini kadının omzuna atmıştı teklifsizce. Kız ise omzunu silkerek arkadaşımın elini düşürüvermişti. İçim sevinçten hoplayıverdi.
“Lahika ek demektir.” Demişti kadın.
Sonra da beni ve arkadaşımı içeri buyur etmişti. Daktiloyu elimizden alan kadının küçük kardeşiydi. Paketi açarken kadın ona bir kere bakmadan yanıma gelmiş;
“Sizi rüyamda gördüm,” demişti.
“Hem de birçok kere. Çoğu zaman dedem getiriyordu sizi bana. Demek daktilo bu işe yarayacakmış. Hayatımda gerekli bir ilave lâzımmış demek ki. Arkadaşınız bunun için doğru kişi değilmiş.”
Nasıl yani? Bu kadın bana ne demek istemişti şimdi?
“Arkadaşımla konuşun önce lütfen,” dedim ben de.
Beni bu kez asla affetmeyecekti ama her şey o kadın için değerdi.
Üstelik onu bir defa daha yenebilmiştim ya, bu da benim için lahika-ı fâide idi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir