Eskiden hipnotizmaya manyetizma derlermiş. Benim yapacağım şey biraz öyle. Sesimi duyanların söylediklerimi sorgulamadan uygulamalarını sağlayan manyetik bir makine icat ettim. Henüz çalıştırmadım ama kesinlikle işe yarayacağına eminim.
Onu önce babamın üzerinde deneyecektim.
“Anneme her şey için özür dilediğini söyle ve onun iyiliği için gittiğini söyleyerek, her şeyi bize bırak, evin tapusunu annemin üzerine geçir ve def ol git. Bir daha da gelme,” diyecektim.
“Ve kimsenin hayatını mahvetme…”
Babam dediğimi yapıp gittiğine göre makine çalışmıştı. Başarmıştım!
Şimdi ne yapacaktım? Küçük bir makine olduğundan onu yanımda taşımak zor değildi. Makinenin adını “Süje” koymuştum. Aslında saçmaydı. Süje makineden etkilenen insanlar için geçerli olabilirdi ancak. Felsefe öğretmenimizden öğrenmiştim süjenin ne olduğunu. Eylemden etkilenen özne demekmiş. Oysa bu makine etkileyen oluyordu. Bunu bilsem de ismini değiştirmemiştim. Makine benim sözlerimle etkilenip başkalarını etkilediği için…
Çok iyi bir icat olsa da onu pek kullanmadım. Bir öğretmenimi sınav olmasın diye etkilemek için kullanmak için çantamdan çıkaracağım zaman sıra arkadaşım bir şişe suyu üzerine döktüğü için makine bozulmuştu.
Evet, hâlâ lise öğrencisiydim. Böyleyken nasıl bu makineyi icat ettiğimi merak ediyorsunuzdur. Hatta büyük ihtimalle sözlerime inanmıyorsunuzdur. Haklısınız. Ben de inanmazdım. Nasıl olsa daha önceki sözlerime inanmayacaksınız, size bir şey daha söyleyeyim; onu, Makineyi onarmadım. Çünkü onu sadece bir şey yapmak için icat etmiştim ve onu gerçekleştirmiştim. Babam yoktu artık. İyi bir icat olmadığını biliyordum. İşte onun için onarılmaması gerekiyordu.